Evrim hipotezi hiçbir zaman teori ve yasaya dönüşmemesine rağmen, yıllardır algı yönetimi ve demagoji ile sanki yasalaşmış gibi topluma pompalanmaya çalışılıyor.
Ateist fikirlerin empoze edildiği ve toplumun temel dinamikleri gözetilmeden hazırlanan müfredattaki evrim safsatasını temizleme çalışmalarını sürdüren Milli Eğitim Bakanlığının gayretinden rahatsız olan fondaş medya kirli manipülasyonlarını sürdürürken Bilimler Işığında Yaratılış Derneği’nden dikkat çeken bir açıklama geldi. Açıklamada, “İslam dininin bilimle çatıştığını beyan edenlerin İslâm hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıklarına” vurgu yapılırken "İnsanları “bilim” adı altına gizlenmiş yanlış düşüncelerden uyandırmaya gayret edeceğiz." denildi.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda okutulan ve evrimci-ateist üslupla hazırlanan ders kitapları yerine ilahi kudret ekseninde hazırlanan kitapların gelecek olmasını sindiremeyen azgın azınlık kirli manipülasyonlarına devam ederken, Bilimler Işığında Yaratılış Derneği’nden önemli bir açıklama geldi.
Bilimler Işığında Yaratılış Derneği Yönetim Kurulu’nca yapılan açıklamada, son günlerde başını Cumhuriyet ve Birgün’ün çektiği basın, yayın ve sosyal medya platformlarında bilgi kirliliğinin yaygınlaştığına dikkat çekilen açıklamada, “İslam dininin bilimle çatıştığını beyan edenlerin İslâm hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıklarına” dikkat çekildi.
2024-2025 eğitim yılında okutulacak Biyoloji-9, Fen Bilimleri-5, Fen Bilimleri-4, Hayat Bilgisi-3 ve Hayat Bilgisi-2 kitapların Millî Eğitim müfredatına uygun ve yaratılış düşüncesi doğrultusunda hazırlandığına dikkat çekilen açıklamada, laikçi azınlığın ön yargılı davrandığına dikkat çekildi.
İşte o açıklama:
Yaratılış konusunda son zamanlarda basın, yayın ve sosyal medya platformlarında bilgi kirliliğinin yaygınlaştığını görmekteyiz.
Derneğimizin faaliyetleriyle, yerli ve yabancı 100’ün üzerinde üniversiteden yüzlerce bilim insanının bilimsel bildiri sunarak çalışma yaptığı bir alanda, yaratılışı bilimdışı olarak lanse etmeye çalışanlara karşı kamuoyunu bilgilendirme gereği duyulmuştur.
Yaratılış hakikati ne zaman gündeme gelse, belirli çevreler tarafından hemen din ile bilimin çatıştığı imajı nazara verilmektedir. Hâlbuki bilim ile din çatışması tahrif olmuş Hristiyanlık başta olmak üzere İslam dışındaki diğer dinlerde var olan bir durumdur. İslamiyet dışında hiçbir din aklı ve kâinatı kendine şahit yapmaz, akıl ve kâinattan örnekler vermez, sorgulamaya teşvik etmez. İslâm dini bilime ve bilim insanına ehemmiyet vermektedir. Bununla ilgili pek çok âyet ve hadis bulunmaktadır. Meselâ; “Akıl etmiyor musunuz?” (Bakara, 44), “İyice düşünmüyorlar mı?” (Nisa, 82), “Hiç tefekkür etmezler mi?” (En’am, 50), “Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır” (Hadis, Acluni, Keşf-ül Hafa, 278).
Hristiyanlık gibi tahrif edilmiş bir dinin ruhbanları tarafından bilim insanlarının engellenmesi ve yakılması gibi hadiseler, o batıl dinlerin dünyalarında gerçekleşmiştir. Bu tahrif edilmiş dinlerin uygulamalarıyla, hiç araştırmadan din olmak haysiyetiyle İslam dinini de aynı kefede değerlendirmek, İslam dininin bilimle çatıştığını beyan edenlerin İslâm hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıklarını göstermektedir.
Konunun daha iyi anlaşılması için birkaç hususun bilinmesinde fayda görüyoruz:
“Yaratılış” düşüncesi; kör bir insanın fotoğraf makinası icat edemeyeceği, sağır bir insanın mikrofon icat edemeyeceği hakikati gibi, başta canlılar olmak üzere onlardaki sıfatların atomların tesadüfi hareketleriyle meydana gelebileceği safsatasını reddetmektir. “Yaratılış” düşüncesi; aklı akılsız atomlara, hayatı cansız atomlara, gözü kör atomlara, kulağı sağır atomlara vermek gibi bir safsata yerine; gözü görene, kulağı işitene, canlılığı hayatı olana (Yaratıcıya) atfeden makul bir düşüncedir. Yaratılışı reddetmek, atomlarda bulunmayan ancak canlıların yaşamasının olmazsa olmazları olan tüm sıfatlarının, tüm hücrelerinin, tüm organlarının; atomların gelişigüzel hareketleriyle olabileceğini iddia eden ve tüm organların bir birlik içinde tek amaç için çalışmaları mevcut değilmiş gibi bir batıl inancı kabul etmek demektir. Yaratılışı reddetmek; aklın zorunlu çıkarımıyla kabul edilmesi gereken yaratıcının sıfatlarını, sonsuz atomlara vermek demek olan bir batıl inanca “bilim” adı takmak demektir. Yaratılışı inkâr edip evrim görüşünü ileri süren anlayışlar, evrim lehine bir “bilimsellik” kriteri gösteremezler. Evrim ideolojik bir yaklaşımdan ibaret bir iddia, bilimsellik sıfatını kazanamamış bir görüştür.
Yaratılışı reddetmek, kâinatta her şeyin amaçsız, gayesiz olduğunu kabul etmek demektir. Bu düşünce canlıların organlarındaki yüzlerce amaçların şehadetiyle safsata olduğu gibi, insan denen değerli ve istisnai yaratılmış bir varlığın ahlaken alçalmasına sebep olmaktadır.
Yaşadığımız dönemin şahitliğiyle, bir yaratıcıyı kabul etmemek, insanın hesaba çekilmeyeceği anlamına geldiği için sorumsuzlukların, ahlaksızlıkların ve psikolojik bozuklukların nedenidir.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyoruz: Bir kitap varsa yazarı olmaz mı? Bir sanat varsa sanatçısı olmaz mı? Bir bina varsa ustası olmaz mı? Bir kitabın yazarı, sanatın sanatçısı, binanın ustası olmak zorunda ise, fizik, kimya, biyoloji, matematik bilimlerinin her yönüyle muhteşem bir ölçü ve düzen içinde olduğunu ispatladığı şu koca kâinat nasıl Yaratıcı’sız olur?
Bu nedenle “Bilimler Işığında Yaratılış Derneği” olarak, tüm bilimlere bilim dedirten “bilimsellik” ölçütleri içinde yaratılış hakikatini desteklemeye ve insanları “bilim” adı altına gizlenmiş yanlış düşüncelerden uyandırmaya gayret edeceğiz.
Saygılarımızla… Bilimler Işığında Yaratılış Derneği Yönetim Kurulu
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.