15 TEMMUZ KARANLIĞINDA EĞİTİM SORUNLARI
93 Yıllık Cumhuriyetimizin atlatmış olduğu büyük bir tehlike ve ihanet olarak tarihe geçecek olan 15 Temmuz hain kalkışması şüphesiz ki toplumun her kesimi tarafından derinlemesine incelenerek tarihe ve tarihçilere teslim edilecektir. Büyük bir konsensüsle yani Yenikapı Ruhu ile bu hain sürecin öncesi ve sonrası yapılan hatalarve eksiklikler tespit edilerek hızlı bir rehabilite sürecine girilmeli ve toplumun tüm kesimleri işçisi, memuru, siyasetçisi, akademisyeni ile tüm millet üzerine düşen sorumluluğunu eksiksiz yerine getirmelidir. Böylece binlerce yıllık devlet geleneği olan kadim Türk Uygarlığı milletimizin iradesi ve gayreti ile Türkiye Cumhuriyeti olarakmuasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma yolculuğuna devam edebilecektir.
Madem durum bu, biz eğitimcilerin de15 Temmuz sürecini, öncesi ve sonrası dahil tüm aşamaları ile layıkıyla inceleyip gerekli çıkarımları yapma zorunluluğumuz vardır.
Hain kalkışma bize bir kez daha açıkça göstermiştir ki; Millet olarak her alanda yaşadığımız problemlerin ana kaynağı eğitim- öğretim ile ilgili yaşadığımız sorunlardır. Bu alanda yaşadığımız sorunlar sadece eğitim kurumları ile sınırlı kalmayıp; aile içi ilişkilerden başlayıp son zamanlarda toplumu veba gibi saran aile içi şiddet, cinsel ayrımcılık, ihmal- istismar... hatta sağlık,güvenlik ve iktisadi alanda karşılaştığımız davranış ve etik sorunların tümünün kaynağı olarak eğitim alanındaki yaşadığımız sorunlarımızın çözülmeyişini gösterirsek inanın abartmış olmayız..
Son dönemlerde iyice azgınlaşan her türlü bölücü yıkıcı terör faaliyetleri, her türlü marjinal örgüt ve terör gruplarının devlete sızma gayretleri, paralel devlet yapılanmaları açıkça göstermiştir ki; ülkemiz eğitim ile ilgili temel yapısal sorunlarını aşamadığı taktirde bağımsızlığının yanı sıra kültür medeniyet kimliğini vemillet olma bilincini de kaybedecektir.
Bir türlü yerine oturtamadığımız eğitim sisteminden kaynaklı; büyük fedakârlıklarla, büyük mücadelelerle sağlam temeller üzerine kurduğumuz Cumhuriyeti ne bilimsel alanda, ne iktisadi alanda, ne eğitim ne spor ne de kültür vesanatta hakkı olan ve arzu edilen alana taşıyamadığımız ve taşıyamayacağımız çok açık ve nettir.
Eğitim- öğretim sistemimizin oturmaması, eğitim öğretim politikaların sık sık değiştirilmesi ayrıca yapılan değişikliklerin bilimsellikten ve evrensellikten yoksun oluşu, Türk milleti tarafından içselleştirilememesi;bizleri milli manevi değerlerimizden her gün biraz daha uzaklaştırmakta, bizleri bir millet olarak ayakta tutan, bizlere güç, kudret, irade aşılayan değerlerimizden uzaklaştırmaktadır. Kısaca millet olarak 93 yılın sonunda hala “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirememiş olmanın” sorumluluğu eğitimciler olarak bizlerin omuzlarındadır.
Binlerce yıldır aynı coğrafyada birlikte yaşamış, aynı dili konuşmuş, aynı dine inanmış, birlikte zaferler kazanmış, geniş bir coğrafyada uzun süre hüküm sürmüş, yokluktan bir devlet kurmuş örnek bir millet olan Türk Milletinin; kendi eğitim kurumlarında yetiştirdiği, hayata hazırladığı evlatlarının bu kadar farklı ideolojilere sahip olmasını, içerden veya dışardan yönlendirilen terör örgütleri ile hain gruplar tarafından aldatılacak kadar zayıf olmasını,çok basit saiklerle devletimizin milletimizin karşısına düşman olarakçıkartılabiliyor olması bile, tek başına bizim eğitim sistemimizin içler acısı durumunu göz önüne sermektedir.
Bana göre; ülke olarak eğer her alanda başarılı olmak istiyorsak, hangi alanda olursa olsun, hangi kurum ve kuruluşta olursa olsun; karşılaşılan sorunların çözümü için ilk bakılması ve iyileştirilmesi gereken yer eğitim –öğretim sahası olmalıdır.
Ülkemizi yönetenler ve biz eğitimciler, eğitim öğretim alanında yaşanılan; okullaşma, okulların fiziki sorunları ve eğitim öğretimin maliyeti, okul türleri, zorunlu eğitim süresi, bir üst öğrenime geçme sınavları, sınıf mevcutları, eğitim de teknoloji kullanımı, eğitimde kadrolaşma, öğretmen istihdamı vbgibi sorunları; yapısal sorun olarak kabul edip çözümü bir takım cemaatlerin veya farklı grupların sahip olduğu özel eğitim kurumlarını teşvik edip sayısını artırmada görürsek, allah korusun daha çok şey kaybederiz.
Halbuki bizim sadece; ülke ve millet olarakihtiyacımız olan kökleri; milletin milli manevi değerlerinden ve inancından beslenen,milletin inanç ve değerleri ile barışık, aydın kisveli millet- devlet düşmanları ile hoca-alim kılıklı din tüccarlarının etkisinden uzak,evrensel değerlerle çatışmayan, gerçekten milliyetçi bir eğitim politikasına ihtiyacımız olduğudur.
Unutma; “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
11/11/2016
Bülent ÇETİN
Eğitimci Yazar