2024 Mahalli İdareler Seçimini Nasıl Okumalıyız
2015’ten bu yana birkaç internet haber sitesinde gezip gördüklerimi, kültürel konuları işleyerek kaleme almaya çalıştığım yazılarımda aynı zamanda da şehirlerimizi tanıtmaya çalıştım. Çok fazla siyasi konulara girmeden genel kültür çerçevesinde yazılar yazmaya devam ettiğim bu dönemde birçok dostum yerel seçimleri analiz edici bir yazı yazmamı istedi. 2024 yerel seçimleri sonuçları itibariyle birçok insanı şaşırttı belki de ancak son 15 yıl içinde ülkenin her noktasını karış karış gezen ve gittiğim yerlerde devlet ricali başta olmak üzere, bölge halkı ile, eğitim camiasında bulunanlar ile görüşmeler yapan birisi olarak edindiğim tecrübe, birikim ve gözlemlerimle beni hiç şaşırtmadı. Adeta beklediğim sonuçlar çıktı desem yanlış ifade etmiş olmam.
Türkiye’de 2018 genel seçimi dahil, 2019 yerel seçimi, 2023 genel seçimi ve en nihayet 2024 yerel seçiminde gözlemlerim doğrultusunda yaptığım tahminlerimde sapmam %1 anca oldu diyebilirim. Neredeyse sonuçlar tam isabet ile tahmin ettiğim gibi çıktı sandıktan. Bu elbette bir kehanet değil. Gezip gördüklerimle toplumun sosyolojik yapısını doğru bir şekilde tarafsızca gözlememin bir sonucu olarak ortaya çıkan gerçeklerden başka bir şey değildi. Son dönemde taraflı, yanlı anket firmaları toplumu yok sayarak yaptıkları anketlerle hem seçimleri manipüle etmeye çalıştılar hem de halkı yanlış yönlendirmeye çalıştılar. Halkımız genel olarak cehalet içinde yüzse de bazen feraset göstererek kendisinden beklenmedik tepkileri ortaya koyabiliyor. İşte bu son 31 Mart yerel seçimlerinde de halk büyük bir feraset göstererek kendisini yok saymaya çalışanlara daha fazla var olduğunu gösterdi.
31 Mart yerel seçimleri öncesine kadar ülke yönetiminde söz sahibi olan iktidar partisi Ak Parti 22 yıllık bir yorgunluk ve ataleti üzerinde taşıyordu. Bunu kimi kesimler mental yorgunluk diye ifade ettiler. Ak Parti hala iktidar da olmasının gücüyle seçimlerin aslında yine favorisi görülüyordu. Muhalefetteki dağınıklık ve bir önceki genel seçimdeki gibi görünürde ittifak içinde olmayıp her bir muhalefet partisinin ayrı ayrı adayla yerel seçime gitmesi de Ak Parti’nin avantajına idi. Lakin bu yönü aysbergin görünen yüzü idi. Görünmeyen tarafta muhalefet kesiminde özellikle seçmen tabanında ciddi bir kenetlenme hakimdi. Bunu birçok kimse göremedi ya da görmek istemedi.
Seçim öncesi bütün partiler hummalı bir seçim çalışmasına girişti. Her yer afişlerle donatıldı. Kıyasıya rekabet başladı. Partiler kesenin ağızlarını açtılar hem seçmenin oyunu almak için onlara türlü vaatlerde bulundular hem de para dağıtarak seçimi kendi lehlerine çevirmek için gayret gösterdiler. Türkiye’de maalesef cahil halkın da katkısı ile oylar her zaman bir pazarlık konusu olmuştur. Seçmen türlü vaatlere ve ekonomik saiklere kanarak partilerden bir şeyler koparma yoluna gitmiş, partilerde oyu alabilmek için her türlü yolu denemişlerdir. Geçmiş yıllardaki klasik seçim taktikleri bu seçimde de yürütülmeye çalışıldı. Ancak seçmen kitlesi içinde çok ciddi bir genç kitlenin olduğunu partiler göz ardı etti. Bu genç kitle için vaatler, havada uçuşan paralar ve diğer seçime dair hediyeler hiçbir anlam ifade etmiyordu. Onlar gözlemliyor gelecekleri için hangi partiyi daha uygun görüyorlarsa onu tercih etme eğilimde idiler.
Bu girizgahtan sonra gelelim seçim sonuçlarına. Burada şunun altını kırmızı kalem ile çizmek istiyorum. Seçim sonuçları benim için hiç de sürpriz olmadı neredeyse %95’e yakın beklediğim sonuçlar çıktı. Peki neden böyle bir sonuç çıktı. Halk 22 yıldır iktidarı sırtlayan ve her seçimde büyük zafer elde eden Ak Parti’den neden uzaklaştı. Bunun birçok sebebi var. Kendi kanaat ve gözlemlerimle bu sebeplerden birkaçına burada değinmeye çalışacağım.
Seçimin kaderine etki eden en önemli faktörlerden birisi ekonomik sebepler. Pandemi sonrası ortaya çıkan enflasyonla birlikte fiyatların 3-5 kat artması, toplumun geniş bir kesiminde alım gücünün düşmesi. Bu kitle içinde en büyük zarar gören mağdur olan herkesin de bildiği gibi çok ciddi oy potansiyeli olan emekliler. Emeklileri 7200 günü bekleyen Bağkurlular ve asgari ücretli çalışanlar. Bunlar uzun süre dertlerine derman olacak ekonomik dar boğazın içinden kendilerini çekip alacak küçük bir haberi beklediler. Ama bu haber iktidar tarafından gelmedi. Ve bu kitle ciddi bir tepki oyuna dönüştü. Bununla birlikte iktidarın uyguladığı yanlış politikalar, lüx ve israf içinde sürdürdükleri hayatta işin tuzu biberi oldu. Halkın büyük çoğunluğu ekonomik sıkıntılar çekerken ülkeyi yönetenlerin şatafatlı hayatı halkta ciddi bir kızgınlık oluşturdu.
Bir diğer önemli faktör iktidar partisinin yaklaşımı. Daha doğrusu seçime ittifak halinde giren cumhur ittifakının yaklaşımı diyelim. Cumhur ittifakının ilk hatası aday belirleme yönünde oldu. Başta İstanbul, Ankara olmak üzere birçok il ve ilçe de halkın huzuruna yanlış adayla çıkması tepkilere neden oldu. Özellikle İstanbul’da ciddi bir Karadeniz lobisi var. Bu lobiyi hiçe sayarak Trabzonlu bir muhalefet adayı karşısında Karadeniz dışından birisinin aday yapılması zaten biz bu seçimi kazanmak istemiyoruz demenin Türkçesi idi. Ayrıca İstanbul adayı Murat Kurum bir teknokrat yani bürokrat idi. Karşısında ise kurt bir siyasetçi vardı. Bu da yenilgiyi tetikleyen bir faktör oldu. Cumhur ittifakının önemli bir hatası da ittifak yapıyoruz diye yola çıktılar ancak birçok yerde özelikle de muhalefetin elinde bulundurduğu belediyelerde ittifak yapılmadı. Her parti ayrı aday çıkardı. Bu da cumhur ittifakı adaylarının oyları bölmesine sebep oldu ve aradan CHP adayı sıyrılarak yine belediyeyi kazanmış oldu. Eğer Ak Parti cumhur ittifakı içinde fedakârlık gösterip bazı yerleri MHP’ye, bazı yerleri DSP’ye, bazı yerleri BBP’ye ve doğu bölgelerinde de Hüdapar’a verebilse idi seçimin sonucu çok farklı çıkardı. Muhalefet görünürde her ne kadar ittifak yapmasa da seçmen taban da birleşti seçimde galibiyeti getirecek en güçlü parti CHP olunca hepsi orada birleşti.
Cumhur ittifakını iyi işletemeyen Ak Parti’ye birçok yerde seçimi açık ara kazanabileceği ittifak formülleri söylememize rağmen bizi dinlemediler. Sonuçlarına da katlandılar. Ak Parti’deki bir başka bariz hata da kibir oldu. Her ne kadar kendileri kabul etmese de belediye başkan adaylarında, milletvekillerinin bir kısmında, mevcut belediye başkanlarında ve parti yöneticilerinde halka tepeden bakış açıları, enaniyet ve kibirleri onları yedi bitirdi. Bütün bunlarla birlikte yanlış bürokrat atamaları, adam kayırmacılığı da seçmen nezdinde olumsuz tepkilere yol açtı. Vatandaşların son dönemlerde devlet hizmeti alırken uğradıkları olumsuz tavırlar, gecikmeli yürüyen işler ve adalet olmayışı halkı bezdirdi. En basitinden hastanelerdeki yoğunluk sebebiyle randevu alınamaması, araya adam koyanların işlerini rahat gördürüyor olması da halk nezdinde öfkeye dönüşen bir durum oluşturdu. İşte bütün bunlar birikti, birikti 31 Mart yerel seçimlerinde bir volkan gibi patladı ve CHP bütün Türkiye sathında büyük bir başarıya imza atarak 1. parti oldu ve belediyelerin çoğunu aldı.
Seçimlerin kaderini değiştiren önemli sebeplerden biri de köylerin gittikçe boşaltılıp halkın şehirlere akın ettirilmesi, şehirlerde kent kültürü oluşturacağız diye dikilen çok katlı binalar, gökdelenler ve buralarda yaşam süren halkın toplumdan kopuk seküler bir yaşam tarzını benimsemesi. Kendisini dindar ve muhafazakâr bir yapı ile tanımlamaya çalışan Ak Parti’ye bu çok katlı binalarda yaşayanların mesafeli yaklaşımı ve oy vermeme eğilimi de seçimin kaderini değiştiren etmenler arasında. Aslında toplumumuz her geçen gün dini kaygı ve dertlerden uzak bir yapıya doğru evriliyor. Bu sebeple seçimlerde dini argümanların kullanılması da tepkiye sebep olan şeylerden biri oldu. Zira dinin emrettiği ahlaklı, doğru, dürüst, çalıp çırpmayan, rüşvet yemeyen bir insan tipinde gittikçe uzaklaşarak seküler yapıya doğru kayan bir Ak Parti’nin de hala dini argümanlara sarılıyor olması da halkın tepkisine neden olan bir olgu. İşte bütün bu sebepler halk nezdinde biriken bir öfkeyi ve kızgınlığı beraberinde getirdi. Aslında toplum çok uzun zamandır bir şeylerden rahatsız olduğunu dile getirmek istiyor ve alternatif arayışı içindeydi. Ancak seçmenin alternatif bulamayışı da Ak Parti de devam etmesini sağlıyordu. 31 Mart yerel seçimlerinde seçmen alternatifi de bir kenara bırakarak gittikçe halktan kopan, millete tepeden bakmacı bir üsluba bir son vermek ve ihtarname göndermek için CHP de birleşti. İşin ilginç yanı 75 yıl sonra Manisa, Afyon, Balıkesir, Denizli gibi muhafazakâr yapıdaki illerin tamamı CHP oldu.
Yerel seçime dair birkaç cümle de doğu ve güneydoğu için yazalım. Buralarda belediyeler hepinizin de bildiği gibi kayyumlarca yönetiliyor. Kayyumların devlet desteği ile inanılmaz hizmetler yapması sonucu değiştirmedi ve buralar yine komple DEM Parti’nin oy deposu haline geldi. Bu bölge için uygulanan politikalarında toptan gözden geçirilmesi gerekir. Belki Batman başta olmak üzere bazı il ve ilçeler de cumhur ittifakı Hüdapar üzerinden hareket etse, Hüdapar’a destek verseydi belki o bölge de de bir değişim gündeme gelebilirdi. Ancak maalesef Ak Parti biraz da güç zehirlenmesi ile diğer ittifak ortalarına çok kapı açmadı. Bu da her ittifak partisinin ayrı ayrı seçime girmesine sebep oldu. Sonuç olarak Batı bölgelerinde halkın tepkisi CHP de birleşti, doğu ve güneydoğuda da CHP ortaklığı ile DEM’de birleşti ve kaçınılmaz seçim sonucu ortaya çıktı.
Bu konuda söylenecek çok daha fazla şeyler var ama çok da uzatarak sizleri sıkmak istemiyorum. Kısaca özetleyecek olursak, yanlış aday, mental yorgunluğu, kibir ve enaniyet, her ne kadar kabul edilmek istenmese de bazı yanlış yapılan işler, belediyelerin başta imar uygulamalarında olmak üzere yaptıkları yanlışlar, ittifakı doğru işletememe, seçmene rağmen tepeden bakan tavır ve davranışlar, yerel seçime giderken genel seçim havası estirilmesi, beka sorunu var denilmesi, Gazze konusunun gündeme taşınması, ekonomik sebepler, emekli vatandaşların sesine kulak tıkanması vs. sebepler seçimin sonucunun bu şekilde olmasına etken faktörlerdir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.