Tarih: 12.12.2025 15:23 Güncelleme: 12.12.2025 15:23

Ercan BAŞ


 

Adliyelerdeki Skandallar ve Siyasi Baskının Vatandaşa Bedeli

 

Son dönemde Türkiye adliyelerinde yaşanan skandallar, sadece hukuk sisteminin değil, toplumun güven duygusunun da ciddi şekilde sarsıldığını gösteriyor. İfade kayıtlarının kaybolması, dosyaların bilinçli olarak geciktirilmesi ve adil yargılama mekanizmalarının çarpıtılması, özellikle iktidara yakın olmayan vatandaşlar için artık bir endişe meselesi haline geldi.

Geçmişten bugüne siyasi baskının bedeli ağır oldu. Başbakanlık dönemi örneklerinden biri hâlâ hafızalarda: Kriz yaşayan bir çiftçiye dönemin başbakanı tarafından “Ananı da al git” denildi. Bu sözün ardından çiftçinin işlerini ve hayatını alt üst eden süreçler başlatıldı; tarlalarını satmak zorunda kaldı, asılsız suçlarla karşılaştı, davalar açıldı ve akıl hastanesine gönderilerek yaşamı darmadağın edildi. Dostları, akrabaları ve çevresi de bu süreçten derinden etkilendi. Bugün hâlâ o çiftçinin yaşadığı ekonomik ve sosyal yıkım toplumun hafızasında duruyor.

Ne yazık ki bu tablo yalnızca geçmişin bir hikâyesi değil; günümüzde de iktidara yakın olmayan kişiler benzer baskılara maruz kalıyor. Belediyelere talimatla operasyonlar düzenleniyor, kamu hizmetlerine erişim kısıtlanıyor ve hukuki süreçler bilinçli olarak zorlaştırılıyor. Tapu müdürlüklerinde, kaymakamlıklarda ve adliyelerde kameraların bile çalışmaması, bu sürecin sistematik ve örtülü bir şekilde yürütüldüğünü gösteriyor. Aynı ülkede, iktidara yakın kişiler ise bu tür uygulamalardan muaf tutuluyor. Bu çifte standart, adalet mekanizmasının güvenilirliğini yok ediyor ve toplumda derin bir korku ve tedirginlik yaratıyor.

Denetimlerin başlatıldığı haberleri duyulsa da, somut adımlar hâlâ yetersiz. Dosyaların kaybolmasının önlenmesi, adil yargılama süreçlerinin güvence altına alınması, hakim, savcı ve polislerin bağımsızlığına dair ciddi reformlar yapılması şart. Siyasi baskının hâlâ mevcut olduğu bir adalet sistemi, sadece mağdurların hayatını değil, tüm toplumun geleceğini tehdit ediyor.

Türkiye, vatandaşlarına eşit ve adil muamele sunamadığı sürece sosyal güven ve ekonomik istikrar da tehdit altında kalmaya devam edecek. Siyasi yakınlıkla ölçülen bir adalet anlayışı, ülkeyi derin bir güven krizine sürüklüyor ve bu krizin bedelini en çok sıradan vatandaşlar ödüyor.

 


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.