Ulaş Salih Özdemir

Tarih: 25.12.2024 09:36

AMBELEYE KALKMAK

Facebook Twitter Linked-in

 

AMBELEYE KALKMAK 

 

Başlık enteresan değil mi?

Evet, ne zamandır  bu başlıkla bir yazı yazmayı düşünüyordum.

Bugüne kısmetmiş.

Ambeleye kalkmak???

Ambeleye kalkmak araçlarda meydana gelen teknik bir arızadır.

Ambeleye kalkmak (diesel runaway) motorun devirlenerek kendini yok etmesidir. Motorun yanma odasına yağ girmesi sonucu araç kendi kendine kontrolsüzce devirlenmeye başlar. Kontak kapatılsa dahi motor gürültü çalışmaya ve yoğun duman atmaya devam eder. Oldukça zararlı olan bu durum kısa sürede motorun yağsız kalarak yatak sarmasına neden olur.

Motor kendi kendini yok eder.

Kontağı kapatsanızda, akü başını çekseniz de motor gürültülü çalışır  ve o kadar aşırı duman çıkar ki araçta yangın var sanırsınız.

İşte motorların kısa hayatında meydana gelen bu arızanın benzerini çevremizde birçok insan da görmekteyiz.

Yaşarmış gibi yapan.

Nefes alıyor gibi hırıltılar çıkaran.

Yiyen, içen ve tuvalete gitmek dışında başka bor aksiyonu olmayan AMBELEYE ÇIKMIŞ insan müsveddeleri.

Biraz sonra motor yağı veyahut motorini bitince ömrünü tamamlanacağını bilmeyen araç motorlarını anlıyorum da…

Beni,

Seni,

Sizleri anlayamıyor ve anlamlandıramıyorum.

Az sonra motor duracak?

Sanagici deyimi ile yatak saracak.

Nedir bu telaşımız. 

Nereye yetişecegiz.

Derdi maişet yani rızık endişemiz ummanları tutmuş.

Hepimizin AMBELEYE ÇIKMASINA ramak kalmış.

Helen boş, beş para etmez beyhude işler ile hayat serüvenini tamamlıyoruz.

DUR YOLCU !

Ölmeden önce yapman gereken şeyler var.

###

"Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, ‘bu böyle olmayabilirdi’ düşüncesi...

Yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazırdır.."

Sabahattin Ali

##

Tarih, yaşamın sonsuz akışını simgeleyen bir nehir gibidir. Bu nehir, yüzeydeki hafif ve önemsiz unsurları sürükler, onları hızla akıntıya katar ve sonunda unutturur. Ancak derinlerinde, zamanın en değerli izlerini saklar; ağır ve anlamlı olanı, geçmişin esas mirasını barındırır. Yüzeyde kalanlar genellikle göz alıcıdır, dikkat çeker ve kolayca ulaşılabilir gibi görünür. Ancak bunlar, tarih denilen büyük yapbozun yalnızca küçük ve yüzeysel parçalarıdır. Gerçek tarih ise nehrin derinliklerinde yatar. Oraya ulaşmak, zahmetli ve cesaret isteyen bir çabayı gerektirir.


 

Tarih, sadece olmuş bitmiş olayların anlatıldığı bir zaman çizelgesi değildir. O, geçmişte yaşanmış her şeyin anlamını ve sonuçlarını saklayan bir bilgelik deposudur. Fakat bu bilgeliğe ulaşmak için yalnızca yüzeye bakmak yetmez. Geçmişin katmanlarına inmek, olayların ardındaki nedenleri, insanlığın hatalarını ve başarılarını keşfetmek gerekir. Bu çaba, sıradan bir gözlemciden çok daha fazlasını gerektirir; derin bir sorgulama, eleştirel bir zihin ve yorulmadan araştırma yapma iradesini şart koşar.


 

Nehrin dibine dalmak, bir arkeoloğun toprağı dikkatle kazması gibidir. Her katman, insana tarihin farklı bir yüzünü sunar. İlk bakışta önemsiz gibi görünen bir detay, bazen büyük olayların gizli tetikleyicisi olabilir. Tarihin ağır ve derin unsurlarına ulaşıldığında, yalnızca geçmişe dair değil, bugüne ve geleceğe dair de değerli ipuçları elde edilir. Çünkü tarih, sadece geçmişi anlamak için değil, geleceği doğru bir şekilde inşa edebilmek için de gereklidir.


 

Nehrin akıntısına kapılmak kolaydır; yüzeye bakıp geçmek, zahmetsiz bir rahatlık sunar. Ancak gerçek bilgi, bu kolaylığın ötesinde saklıdır. Cesur olanlar, nehrin derinliklerine dalarak tarihin ağırlıklarını çıkarmaya çalışır. Çünkü ancak derine inenler, geçmişin gerçek anlamını ve insanlığın yürüdüğü yolu tam anlamıyla kavrayabilir. Bu kavrayış, bireyin sadece tarihe değil, aynı zamanda kendi kimliğine ve varoluş amacına da ışık tutar. Geçmişin karanlık derinliklerinden çıkarılan her gerçek, bugünü anlamlandırır ve geleceği aydınlatır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —