10.05.2024 14:15:00

722

Zeliha ÇERİKAN TORUN

 

BAŞ HARFİ ÖĞRETMEN..!

Türk toplumu güzel bir toplumdur. 

Örfüne, adetine, geleneğine bağlıdır. Büyüğünü sayar, küçüğünü sever. 

Vatanına, toprağına gözü gibi bakar, canını verir.

Misafirperverdir ki; bu misafir ağırlama durumumuz maalesef artık arsızlığın en zirve boyutunda ilerlemektedir…

Öğretmen ise bir toplumun en değerli taşıdır. 

Öğretmenine sahip çıkmayan, çıkamayan bir toplum bitmek üzere olan toplumdur ki bu düşünülmesi dahi korkunç bir durumdur.

Dünyaya getirip bazen fevkalade yetiştirdiğimiz, bazen öyle yetiştirdiğimizi sandığımız, bazense ki bu en vahimi asla yetiştiremeyip, terbiyesini veremeyip, yeterince eğitemeyip okullara bıraktığımız çocuklarımız günün, ayın, yılın ve yılların sonunda biraz biz gibi, biraz öğretmenleri gibi, biraz okullu gibi, biraz yanında olan arkadaşları gibi, biraz da toplumsal etkilerle biçimlenmiş bireyler olarak gibi, ve böyle örneklerle çoğaltabileceğimiz gibiler ile karşımıza çıkmakta …  

Hiç kimse benim çocuğum şunu yapmaz, bunu yapmaz demesin, dememeli …

Tabi ki; ebeveyn olarak çocuklarımızdan emin olduğumuz onlara ait yapılarına ait özellikleri vardır. Bunu bilmek, emin olmak ayrıdır. Büyük büyük konuşmak ayrıdır. Kendini bilen insanın zaten otomatik olarak evlatları da kendisi gibi olmaktadır, armut dibine düşer neticede. Lakin bazen, siz ne yaparsanız yapın çok farklı bir karakterle karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Bu hayatta bana göre en önemli şey, ki bu artık bir görev haline geldi; merhametli ve iyi çocuklar yetiştirmek. Çocukluğuna inmek dediğimiz en dip nokta buradan geçiyor. Paylaşmayı, saymayı, sevmeyi, yardım etmeyi, değer vermeyi, kıymet bilmeyi, nerede ne yapılmalı nasıl davranılmalı bunu bilen çocuklar harika bireyler olarak yetişiyor. Aksi olarak yetişen bireyler ise, okulda başlayıp etrafta, arkadaş çevresinde, aile ortamında, yarın öbür gün evliliğinde ve nihayetinde birer ebeveyn olduklarında kendi olamamışlıklarını çocuklarına aktararak kötülük namına yayılıyorlar …

Çocuk okulda şımarıyor, saygısızlık ediyor, arkadaşlarına dünyayı dar ediyor, yalan söylüyor, ona buna sataşıyor, olmamışı olmuş gibi anlatıyor, olmuşu inkar ediyor, zarar veriyor hem kendine hem bulunduğu ortamı huzursuz ediyor ondan sonra öğretmeni bir kelime edince öğretmen suçlu oluyor. Öyle bir dünya yok, olmamalı. Öğretmenlerimiz çocuklarımızın velisi değil. Tabi ki; vursun kırsın bunu kastetmiyorum ama bir öğretmene saygısızlık edildiği vakit buna tabi ki tepki verebilmeli bir öğretmen. Durduk yere kızan, kıran öğretmen yok mu? Tabi ki öyle öğretmenlerimiz de var onlarda elbette ki savunulacak bir davranışta bulunmuyorlar lakin hiçbir son öğretmene bağırmayla, el kaldırmayla, itmeyle, dövmeyle, pusu kurmayla en en dahası canını almayla sonlanmamalı …

Daha neler dediğimiz bir toplumda yaşıyor olduk. Her yeni gün daha da bitmeyen sorunlara gebeyiz ve bu çok üzücü.

Bize sığınanları korumak, kollamak, sahip çıkmak bir defa yaradılış olarak bizde mevcut bir durum fakat her şeyin fazlasının zarar olduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz.

Artık yeter dediğimiz noktadayız. Bize ait olan her şeye bizden çok sahip çıkmaları, bizim vatanımızda bizi istememeleri, bizi bildiğiniz sığdırmamaları durumu içler acısıdır.

Sokakta yürüyemez, adım atamaz hale getirilmeye çalışılmamız normal mi? Asla değil!

Bu artık son bulmalı, her şeyin bir sonu var ve her şey tadında güzel…

Türk toplumu iyidir, hoştur, misafirperverdir fakat misafirlerimiz de artık misafirliğin adabını bilmelidir.

Herkes yerini ve haddini bilmelidir.

Yer ve had eğer bilinmiyorsa, BİLDİRİLMELİDİR…

ÖĞRETMENLERİMİZ BAŞIMIZIN TACIDIR …

SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKEN EN YEGANE KİŞİLERDİR …

Saygı ve sevgimle …


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.