Başlar, Ayakları Koşturuyor
Değerli Bizden Haber Merkezi okuyucularım.
Uzun zamandır bir köşe yazısı yazmadım, yazmadığım gibi de şimdi yazacağım köşe yazısı bir hayli uzun olacak. Siz okuyucuları çok iyi biliyorum ki kısa yazıları okumak taraftarısınız ama malum bazı kısa cümleler, kurulmuş paragraflar yeterli kalmıyor özelikle yazarlar için.
Başlıkta olduğu gibi; Başlar, Ayakları Koşturuyor. Evet dünyanın merkezini bilmeyen toplumlar, tarihini, coğrafyasını bilmeyen bir çok kesim var ve her insan, yüzölçümünü kendi ekseninde yaşıyor. At gözlüğü takanlar, sıfır eğitim politikası, kulaktan dolma sözler, büyüklerin zaaflarını törpüleyen küçük insanlar. Oysa ne insan büyüktür ne de küçük. Ayrı kaptan yemek yiyebiliriz ama tuvalet ihtiyacımızı aynı atık kanallarını doldurmuyor mu? Söyle ey insan! İnsanoğlu neyin kafasını yaşıyor ve neyi yaşatıyor? Dününü unutanlar, geçmişini kabul etmeyenler, geleceğin hesabını yapıyor. Ölümün baki olduğunu kabul etmeden hayal dünyasında boğuluyor. İnsanoğlu çabası, gayreti eksildikçe eksiliyor. Kaliteli insanlar azalıyor eskiden profesörler, hocalar, alimler, öğretmen, doktor, avukatlar hepsi birer birer saygı görürken şimdi kime saygı göstereceğimizi bile bilemiyoruz.
Oysa tarih tekerrürden ibaret. Yüzyıllardır süren kavga hala aynı şekilde devam ediyor. İnançsız toplumlar toprak kavgası yüzünden savaşlar açıyor, olan mazluma oluyor insana oluyor. Aklıselime gelen gençliği törpüleyip yok etmek için tüm gayretlerini gösteriyorlar.
Etrafta sapıklar çoğaldı, uyuşturucu tacirleri arttı, silah kullanımı serbestleşti, polisin gücü eksildi, askerler yönlendirilmeye maruz kaldı. Özgür kalemler kırıldı, satılmış karakterler çoğaldı ibadetler gösterişli oldu.
Tapınak şövalyelerin istediği her şey oluyor. Başlar konuşuyor, ayaklarımız koşturuyor. Bugüne bugün malum Yahudileri toplum, alım ve satımla onları çoğaltan dünya halkı değil mi? Peki bunlar nasıl çoğalıyor diye düşünmeden yaptığımız onca harcamalar. Dikkat edin çöküş, insanlığı kaybetmekle olur. Dünyaya gelme sebebimiz aslında bir yolculuktur. Tabiatın konunu yaşarken gideceğimiz yolculuğumuzun adımlarına dikkat etmeliyiz.
Bugün bir işveren yanında çalışanlarına köle muamelesi yapıyor. Erkeği ezerek kadına yan gözle bakarak asıl kendi karakterini düşürüyor. Oysa çalışanı olmazsa kendisi koca bir hiç.
Evlikler gösterişe gidiyor huzur ve mutluk yerine para konuşuyor. Edebi, mahremiyeti maddide tasarlayanlar etrafa caka satıyor.
Dostluklar azalıyor, komşuluklar bitiyor. Paylaşmayı bırak örselenmiş insanlar oluyoruz. Menfaatler üzerine kurulan bir toplum inşa ediliyor. Oysa insan çoğunluk değil mi? Başları ezmeye müsait değil mi?
Bu bir başkaldırış değildir öleceğimizi bildiğimiz dünya da yaşamayı bilemektir.
Bugün güzelleştireceğiniz her şey sizin elinizde. Bırakın kendinizi, rahat edin her şey maddi değil. Eşya mal mülk geçici bırakın insan kazanın, kulluğunuzu kazanın. Askıda kalan başlar bir gün varlar, yarın yoklar. Siz geleceği inşa edin. Gelecek büyüklerin küçük gördüğü zengin yüreklerde gizlidir. Salın ortaya, vurun yumruğunuzu açın yüreğinizi. Bu bir devrim değil bu bir darbe değil bu bir vazifedir.
Yapay zekâ ortaya çıktı peki neden?
İnsan toplumunu azınlık haline getirmek için yapay zekâyla iş sahiplerini güçlendirme çabasıyla birlikte, dünya üzerinde insanları yok etmek için internet üzerinde çocuklara, bizlere ulaşıp ahlaki düzenimizi bozuyorlar. Biraz daha fantezi yaşamak için farklı yollardan aldatılmalar, daha fazlasını istemeler, gösterişe meraklar doğuyor. Farkında olmadan törpüleniyoruz.
Dünyada çocuk doğumları azalıyor, ekonomi çöküyor, tarım eriyor her şey yapay oluyor ve bu yapaylıkta insanın kimyası bile değişiyor.
Neyse ben daha uzun tutarak yazmayı tercih ediyordum ama kısa kısa size yazmayı daha çok tercih ettim. Okumaya vakti olmayanlar değil, okursam sosyal medyadan ya da toplumun içinde havalı sözlerden mahrum kalırım diye sözlerime son veriyorum.
Düşünmek, insanın en haklı hukukudur.
En kötü gerçeğin yaptığın saygılılıklar olsun çünkü yaşam saygıyı hak eder.