BENİ YANLIŞ ANLADINIZ!
Kadın soruyor?
-Peki sizce Yaradanın bize tek bir mesajı olsa bu ne olurdu?
Yazar, dört kelimelik cevap veriyor!
"Beni yanlış anladınız…"
Tanrı ile Sohbet kitaplarının yazarı Neale Donald Walsch'in hayat hikayesini anlatan Tanrı ile Sohbet filminden bir sahnede seyretmiştim bu diyaloğu!
İnsanoğlunun olduğu her yerde 3 aşağı 5 yukarı sorun aynı sorun!
Anlaşılamamak..!
Rahmetli Sezai Karakoç'un dediği gibi;
Anlamak masraflı iştir; emek ister, gayret ister, samimiyet ister.
Yanlış anlamak kolaydır oysa.
Biraz kötü niyet, biraz da yetersizlik kâfidir!
Bizler de işin kolayına kaçıp başkalarının yorumlarına, anladık diyoruz!
1.(a) tarikatının anlattığı gibi!
2.(b) tarikatının anlattığı gibi!
3.Falanca cemaatın anlattığı gibi!
4.Profesör Mehmet Okuyanın anlattığı gibi!
5.İhsan Eliaçık ın anlattığı gibi!
6.Cübbelinin anlattığı gibi!
7.Diyanetin anlattığı gibi!
8……………….Gibi!
40.Falancanın anlattığı gibi!
Diyerek, birbirimize dayatıp münakaşa ediyoruz! Birlik olacağına muhalif oluyoruz!
Acaba anlatanlar çoğaldıkça mı anlamamız zorlaşıyor diye insan düşünüyor!
Oysa Tanrı bizzat kendini, gönderdiği kendi kelamı olan kitapta anlatmış! ama biz onu raftan indirmeye muvaffak olamıyoruz!
Hem; -sen onu anlayamazsın! Engeline takılıyoruz!
İlla anlatacak birini bulmalısın'a mecbur ediliyoruz!
Ve böylelikle anlaşılamamak mukadder oluyor!
Bütün bunlardan dolayı;
Bu cevabı duyduğumda o yazarı çok iyi anladım!
Müthiş bir soruya verilmiş müthiş bir cevaptı bu diyalog!
Dünyalık işlerimiz de buna paralel aşağı yukarı!
Ünlü yazarlarımızdan Sabahattin Ali bu konuda bir serzeniş inde;
-Dünyada bana “ne istiyorsun” diye sorsalar hiç düşünmeden vereceğim cevap ” Anlaşılmak istiyorum.” olurdu.
Düşünebilen herkesin insan olması,
insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor ne yazık ki! Demişti bir alman düşünür.
Sonra Mevlana bir yerde;
Ben “aşk” dedim, siz et kemik anladınız. Ben “dost” dedim, siz post anladınız. Ben “Şems Şems” dedim. Siz kaş göz anladınız. Beni bir Şems anladı. Onu da hepiniz yanlış anladınız. Diyordu.
Oysa;
Yüce Yaradan biz kullarına kitabında, -Beni hakkıyla anlayamadınız demişti zaten!
Sonra Oğuz Atay;
Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
Sonra;
Sonra 28 şubat mağdurlarının ve Yaşzedelerin o zalim dönemde neler çektiklerini düşündüm! Çok acımasız ve hazin bir süreçti!
Onlar da anlaşılamamış lardı!
Devir değişse bile!
Bu yüzden;
Ulu divan inancı hep diri kaldı!