BİR GÜZEL İNSAN DEMİREL DAYI
Asıl adı Süleymandı ama bütün köy halkı ona, Süleyman Demirel ya da Demirel dayı derdik..
Kendisi çok yakın komşumuz ve baba dostumuzdu.
Babam ona genellikle, Süleyman Ağabey diye hitap ederdi...
Süleyman dayı; halim- selim, yumuşak huylu, temiz kalpli, çalışkan, sanatkar, merhametli, iyilik yapmayı iş görmeyi seven, sakin sakin konuşan sohbeti dinlenen, bir büyüğümüzdü.
Kendisi su tesisatçısıydı fakat maişetini (geçimini) herkes gibi, ziraat ve hayvancılıktan sağlıyordu..
Hani "köylü milletin efendisidir" sözü var ya, işte tam da öyle bir adamdı Süleyman amca...
İşlerinde - çalışmasında son derece tertipli ve düzenliydi.
Hayatında hiçbir zaman boş zamanı, boşa geçirilecek vakti olmamıştı.....
Yapacak bir iş bulamadığı zamanlarda ise, kara eşeğiyle papaz tarlası ve cehennem deresi mevkisine, odun yapmaya giderdi...
Ormana giderken arkadaşı genelde, Hamzaoğlu'nun Mustafa aga olurdu hep.....
İleri yaşlarına rağmen bazen günde, 2-3 sefer yaptıkları olurdu..
Çok çalışmaktan ikisinin de emekçi elleri, nasır bağlamıştı...
Merhum Süleyman amca bunca ziraat işinin arasında ; köyümüzde herhangi bir su arızası - tesisat işi çıktığında, onları da çabucak yapıverirdi..
Bazen komşu köylere dahi tesisat işi için gider, oradaki insanların hayır dualarını almayı da ihmal etmezdi..
Yaptığı işlerden ya çok cüzi miktar bir ücret alır ya da hiç bir ücret, almazdı.
Bir defasında;
Karagöl köyünden fakir bir komşu köylü, ailesi için zar- zor iki gözlü küçük bir ev yapabilmişti ancak....
Su tesisatını da Süleyman amcaya yaptırmak istedi.
Süleyman amca bu gariban adamcağızı kırmadı..
Tesisat malzemelerini kara eşeğine yükleyip yaklaşık 5-6 km. uzaklıktaki, Karagöl köyüne vardı.
İş sahibi ile ücret konusunda önceden, hiçbir konuşma yapmamışlardı...
Süleyman amca vakit kaybetmeden hemencecik, işe koyuldu..
İş bitimine kadar da bu gariban adamcağızın evinde kaldı.
Birlikte, aynı sofrada yemek yiyip aynı ortamın havasını solumuşlardı...
Böylece Süleyman amca, bu fakir adamcağızın, nasıl bir fakrü zaruret içerisinde olduğunu, yakinen görmüş oldu..
Bir kaç günlük çalışmanın ardından, nihayet iş sona ermişti...
İş bitti bitmesine ama, iş sahibinin cebinde ustaya verecek beş kuruş parası dahi, yoktu...
Bu yüzden adamcağız, kara kara düşünüyordu.
Ustaya karşı, büyük bir mahçubiyet içerisindeydi...
İş bitiminde, Süleyman amca takımlarını toparlarken;
Adamcağız, hanımına şöyle diyordu:
-Bu adam taa Kurugökçeden buraya kadar gelip, işimizi gördü.
-Kimden istediysem 5 kuruş dahi, para bulamadım...
-Şimdi ben bu adama ne diyeceğim........
Süleyman amca adamın bu sözlerini işitince kararını vermekte, hiç gecikmedi...
Ve adamı yanına çağırarak, ona şöyle dedi:
-Takımları toparladım eşeği yüklemek için, bana yardım eder misin..
-İşin ücreti konusuna gelince bana, hiç bir borcun yoktur.
-Olsun anamın babamın ruhu için..
-Bize dua et yeterlidir, dedi.....
Süleyman amcanın bu kerim davranışının ardından, gariban adamcağızın yüzü güldü.....
Ne diyeceğini bilemedi........
Ve Süleyman amcaya şöyle dedi...
-Ustam 2-3 gündür buralara kadar geldin çalıştın, emek verdin......
-Şu anda param yok ama müsaade et de müsait bir zamanda, paranı toparlayıp getireyim..
-Yoksa, senin bizde hakkın kalır, dedi......
Süleyman amca, şöyle devam etti......
-Hakkım helaldir, her şey para değildir...
-Biz ölmeyecek miyiz, bizden rahmet ve sadaka i cariye bekleyen anamız babamız ceddimiz yok mudur, dedi...
Eşeğin yükünü birlikte yüklediler....
Ve helalleşip, ısmarlaştılar...
Süleyman amca kara kaçanı ile Kurugökçe köyünün yoluna revan oldu...
Süleyman amca gibi nice kerim insanlar öldükten sonra dahi, böyle güzel davranışlar.