Bitiş...
Vaktiyle İsrailoğulları arasında, Bersisa adında bir abid yaşarmış. İnsanlardan uzak, dağ başında, bir mağarada tam yetmiş yıl boyunca Rabbine kulluk etmiş. Gündüzleri oruç tutar, geceleri secdeden başını kaldırmazmış. Dualarıyla hastalar şifa bulur, kalpleri kararmış olanlar bile onunla huzur bulurmuş.
Bu durum, Şeytan’ın öfkesini coşturmuş. "Bu kadar yıl geçti, hâlâ bir zayıf noktasını bulamadım!" diye hırs yapmış. Ama sabırlıymış, çünkü Şeytan'ın da kendine göre taktikleri varmış.
"ŞEYTAN'IN TUZAĞI"
Bir gün derviş kılığında, bembeyaz elbiseler içinde, yüzü nurlu, yaşlı bir adam gibi Bersisa'nın kapısını çalmış. Bersisa kapıyı açınca karşısında mahcup, tatlı dilli bir "misafir" görmüş.
“Ey salih zat,” demiş Şeytan, “Senin adını duydum, bu diyara sana yoldaş olmaya geldim. Sana bakarak ben de ibadet etmek istiyorum.”
Bersisa memnun olmuş. Misafirini içeri buyur etmiş. Günler geçmiş; yaşlı adam ne yiyor, ne içiyor, ne de uyuyormuş ama hiç de yorgun düşmüyormuş. Bersisa bu duruma hayret etmiş ve hikmetini sormuş.
Yaşlı adam gülümsemiş:
“Benim gibi olmak istiyorsan, büyük bir günah işle ve sonra tövbe et. Allah affeder, sen de benim gibi olursun.”
Bersisa irkilmiş:
“Ne diyorsun sen? Hangi günah bu?”
“Bir cinayet... yahut zina... Ama bak,” demiş adam, “eğer çok ağır gelirse, en hafifinden başla: Bir yudum şarap iç.”
Başta bu fikir onu tiksindirse de, Bersisa'nın aklına yatmaya başlamış. “Bunda ne var ki, sadece bir içki...” demiş kendi kendine.
"GAFLETİN BAŞLANGICI"
Şeytan gitmiş, elinde bir şişe şarapla geri dönmüş. Bersisa içmiş. Sonra bir gün daha... ve bir gün daha... Artık içkiye alışmış, bağımlısı olmuştu. İbadetlerinden soğumuş, namazlarını bile unutur olmuştu.
Şeytan bir akşam demiş ki:
“Ben sana artık şarap getiremeyeceğim. Ama bir genç kadın var meyhanede çalışan, o her akşam sana getirecek.”
Kadın gelmeye başlamış. Bersisa her geldiğinde içiyor, kadına olan düşkünlüğü artıyormuş. Sonunda bir gece, sarhoşken nefsine yenilip o kadınla birlikte olmuş.
Sabahleyin pişmanlık içinde kıvranıyormuş. “Ya bu kadın konuşursa, ya duyulursa!” diye dehşete düşmüş.
"SONUN BAŞLANGICI"
Şeytan bir kez daha fısıldamış:
“Bu işin tek çaresi var: Onu öldürmek.”
Ve o derviş, bir zamanların salih abidi, bıçağı almış, kadını öldürmüş ve mağaranın yakınına gömmüş.
Şeytan hemen koşmuş, durumu kralın askerlerine bildirmiş. Gösterdiği yeri kazmışlar, cesedi bulmuşlar. Bersisa tutuklanmış.
Mahkeme, kadının ırzına geçip sonra öldürdüğü gerekçesiyle onu idama mahkûm etmiş. Darağacına götürülürken halk toplanmış, bu halini ibretle izliyormuş.
"ŞEYTAN'A SECDE VE SON"
Kalabalık arasında o yaşlı adamı tekrar görmüş. Umutlanmış. “Ne olur, beni kurtar!” diye yalvarmış.
Şeytan, gerçek suretiyle konuşmuş:
“Bir şartla: Bana secde edersen, seni kurtarırım.”
Bersisa, çaresizlik içinde boynunu eğmiş. Secde eder gibi olmuş.
Tam o anda cellat ipi çekmiş. Bersisa, hem canını hem de imanını kaybederek ölmüş.
"İBRET ALINACAK DERS"
Ey okur!
Nice yıllar ibadet etse de, gönlünde bir anlık gaflet varsa, Şeytan oradan sızar. O seni ne birden günaha sürükler ne de doğrudan saptırır. Küçük bir “bir şey olmaz” ile başlar; sonra o küçük, bir sel gibi büyür ve seni sürükler.
Bersisa bir gecede helak olmadı; gafletle başladı, vesvese ile büyüdü, günahla mühürlendi. Unutma! Şeytanın oyunu sabırlıdır. Dost suretinde gelir. Ancak sonucu: Secdeyi bile Şeytan’a yaptıracak kadar korkunçtur.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.