mehmet erdil
21.05.2025 22:37:50
Kıymetli hocam canı gönülden bu cihadınızı alkışlıyor tebrik ediyorum! Yani sinoplu diyojen misali otobüsün içinde adam arayıp durdunuz olmadığını görünce patladınız! rabbim size cenk meydanında savaşan mücahidlerin ecrini versin. keşke yazınız milli eğitim bakanının eline geçse. keşke şu yazı samsun il milli eğitim müdürünün eline geçse sanırım Nezir bey gönderir. yüreğinize sağlık.

Tarih: 21.05.2025 19:50

Zekeriya ŞAHİN

Bize Ne Oldu Böyle..?

 

Dün saat 12 sularında Samsun İlkadım belediyesi önünden, E 5 numaralı otobüse bindik... 

 

Samsunlular çok iyi bilirler bu otobüs, Araştırma Hastanesi ve Tıp fakültesi arasında seyr-ü sefer yapar... 

 

Bu yüzden otobüsteki insanların büyük bir kısmı ya hasta, ya hastaneden geliyorlar, ya da  hastaneye gidiyorlardır.. 

 

Biz de bu amaçla Samsun Tıp Fakültesine gitmek üzere, eşim ile birlikte binmiştik, o otobüse... 

 

Tam öğlen saatleriydi otobüs, tıklım tıklım doluydu.. 

 

İnsanların büyük bir kısmı ayaktaydı.. Otobüs fren yaptıkça insanlar sağa sola, sendelenip duruyorlardı... 

 

Bir kaç durak sonra, uzun sakallı beli  biraz kamburca yaşlı bir amca, yanındaki kızıyla birlikte otobüse bindiler... 

 

Otobüs çok dolu olduğundan, bir kaç kişi ön kapıdan binemeyip orta kapıdan bindiler, otobüse...

 

Yaşlı amca otobüse bindi binmesine fakat ayakta durmakta oldukça, zorluk çekiyordu... 

 

Yaşlı bacakları, kamburlaşmış omurları onu ayakta tutmakta epeyce, zorlanıyordu ...

 

Amca bir müddet ayakta seyahat ettikten sonra,  daha fazla ayakta kalamayacağını anladı. 

 

Ve sağ ön koltukta oturmakta olan iki liseli gençten, yalvarırcasına kendisine yer vermelerini istedi. 

 

Gençler hiç duymadılar, hiç tınmadılar...

 

Biraz sonra, çocuklara dua ederek:

 

- " Oğlum benim gibi uzun ömürlü olasınız, ne olur bana yer verin" diyerek yalvarmaya devam etti, ama çocuklar yine de tınmadılar, duymadılar yaşlı amcayı..... 

 

Amcamız  bu kez yönünü, otobüsün sol cihetine çevirdi..

 

Sol ön koltuklarda, 30 lu yaşlarda bir bay ve bir bayan oturuyordu.

 

Bay cam kenarında, bayan ise koridor cihetinde oturuyordu...

 

Yaşlı çaresiz ve bitkin amca bu kez de onlardan yer istedi...

 

ikisi de aynı şekilde, tınmadılar ve duymadılar amcayı..

 

Amca yalvardı yakardı ama gençlerin kalbinde merhametten hiç bir eser yoktu..

Adeta kalpleri taş kesildi yine de yerlerini vermediler, yaşlı amcaya... 

 

 Otobüs hareket ettikçe durup kalktıkça, yaşlı amca sağa sola sendelemeye başladı..

 

Bunun üzerine koridor cihetinde oturan kokoş bayan, amcadan rahatsız oldu... 

 

Ve amcayı başımdan git, kendine dikkat et, üstüme düşeceksin gibi sözlerle azarlamaya başladı.. 

 

Daha sonra dozu biraz daha artırarak yaşlı amcaya.... 

 

-Sen laftan anlamaz mısın, sen tek dişi kalmış canavar mısın deyince..... 

 

İşte tam da burada, on iki yıldır mücadele ettiğim Akromegali hastalığım devreye girdi..

 

Ve daha fazla kendimi tutamayıp, öfke patlaması yaşadım.. 

 

Çok yüksek sesle hem gençleri hem de o kokoş bayanı, bir güzel azarladım... 

 

-Ulan siz nasıl insansınız.... 

 

-Ulan 80 yaşındaki adam sizden yer istiyor hiç duymuyorsunuz.. 

 

-Sizin bir aileniz, anneniz babanız yok mu... 

 

-Size büyüklere saygı öğretilmedi mi.... 

 

-Siz neyin kimin çocuklarısınız.. 

 

-Türk saygılı olur, küçüklerini sever büyüklerini sayar... 

 

-Sizler bu milletin çocukları değil misiniz.. 

 

-Ulan müslümanın kalbinde merhamet olur, yaşlıya yetime yoksula zayıfa acır, siz müslüman da mı değilsiniz.. 

 

-Ulan size gavur diyesim geliyor ama gavura hakaret etmiş olurum zira, beş yıl gavur memleketinde yaşadım orada dahi, sizin gibi insan müsveddeleri ile karşılaşmadım.... 

 

Eşim beni ikaz etmesine rağmen bir türlü sinirlerime hakim olamıyorum... 

 

Eğer eşim bana  engel olmasaydı, inanın ki öne doğru ilerleyip alayına gücümün yettiği kadar,  gavura vurur gibi vuracaktım... 

 

İşin bir diğer vahim tarafı ise etrafımızda bir çok yetişkin, orta yaşta, ya da yaşlı insanlar var.. 

 

Hiç kimseden ses çıkmıyor ben ise, avazım çıktığı kadar bağırıyorum.. 

 

Ben bu şekilde feveran ettikten sonra nihayet, 60 lı yaşlarda bizim mahalleden tesettürlü bir hanım abla ayağa kalkarak yerini, yaşlı amcaya verdi... 

 

Ve sonrasında, hacı amcayla aynı duraktan, orta kapıdan otobüse binen genç delikanlı, bana dedi ki... 

 

-Amca, bu yaşlı adam benim babamdır... 

 

-Babam 80 yaşındadır ve de üstelik 15 yıldır kanser hastasıdır..

Hastaneye tedavi amaçlı gidiyoruz... 

 

Ve sonra ekledi, 

-Bu adam benim babam, eşini yani annemi, 3 gün önce kaybetti...

 

- Babamın hem bedeni, hem de yüreği yaralıdır... 

 

Bu sözleri duyduktan sonra öfkem patlamam yerini, duygusallığa  bıraktı ve gözlerim yaşardı.....

 

Ve sesli olarak şu sözleri tekrar ettim..

 

-Yahu bize ne oldu böyle... 

 

-Biz gençliğimizde otobüste yaşlı amcalara, yaşlı teyzelere, hamile kadınlara, elinde poşeti eşyası olanlara, yanında çocuğu olanlara seve seve yerimizi verirdik... 

 

-Bu gençliğin, hali nedir böyle... 

 

-Bu gençlik, nasıl bu hale geldi.. 

 

-Bu gidişat  nereye...

 

Bu yazıyı yazmamın asıl amacı, toplumda duyarlı gençlerin yetişmesine ve yetiştirilmesine katkı sağlamak, güncel deyimle farkındalık oluşturmaktır.....

 

Özellikle meslektaşlarımdan okumalarını istirham ediyorum.. 

Fi emanillah... 

 

Emekli öğretmen... 

Z. Şahin...


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.