Boş Sayfa
Ne yapayım şimdi, kalemi çevirmek için uygun bir kalem mi arayayım? Çevril işte söz dinle. Sakinleş ve kendini parmaklarıma teslim et. Sakinleşmek ve bir sigara daha yakıp ciğerlerimdeki dumanlı bölgeyi daha da yoğunlaştırmamak için aracı olmanı istiyorum ve sen bana hiç yardımcı olmuyorsun.
Biliyorum kullanılış amacına aykırı ama ben seni şu an bu şekilde kullanmak istiyorum. Senin içinde bir mahsuru yoksa eğer? Peki, tamam. Bıraktım işte. Şimdi hiçbir işe yaramadan bir kenarda dur bakalım. Umarım mutlu olursun.
Ben hiç memnun değilim bu halimden. Tükenmez kalemle bile kavga etmeye müsait bir yapım var. Karakterim mi böyle, psikolojik bir sorun mu yoksa beni bu hale sokan sebepler mi var? Belki sadece biri belki de hepsi. Sorgulamaya niyetim yok. Biri de aynı benim için hepsi de. Kaldı ki sorgulamayacağım. Huyumu biliyorum çünkü. Kendimi sorguladıkça önce masum sonra suçlu olacağım. İftiraya uğramış, zulüm görmüş bir zavallıdan bir müebbet mahkumuna dönüşeceğim.
Sigara nerede?
İçimdeki savcı sürekli soracak, sürekli sorgulayacak, sürekli o kırılası parmağıyla beni işaret edecek. Hakim zaten kalemi kırmış savcının cümlesini tamamlamasını bekliyor. Göz göre göre…
Ekrandaki boş sayfaya bakıp duruyorum. Zihnimden geçen herşeyi yazmaya kalksam beynimdeki kakafoniden sıyırabileceğim kaç cümle var bilmiyorum. Denemek için elimi kaldırıp klavyeye uzatıyorum ama asıl ihtiyacımın bir nefes daha çekmek olduğuna hükmediyorum. Yazmak değil susmak istiyorum. Biliyorum çünkü yazarak derdimin çoğalacağını. Konuşarak nasıl çoğalıyorsa derdin yazıncada çoğalıyor. Bir şekilde çoğalıyor işte virüs gibi. O yüzden yutkunuyorum sürekli. Aman Ali Rıza bey ağzımızın tadı bozulmasın dedikçe yutkunmak daha da zor hale geliyor. Çünkü buna mecburum. Veya ben böyle hissediyorum.
Psikolojik olabilir mi acaba?
Yani insan evladıyız neticede. Derdimiz dağları aşar gezegenler içinde. Denizde kum tanesi misali hani. Farklı bir şekilde söyleyeyim dedim. Herkes kendine göre dertli ve herkes için en büyük kendi derdi. Kimse kimseye sormuyor tabi. Gerçi bazen aklıma geliyorda şükrediyorum Allahıma. Kimseye kaldıramayacağı yükü vermez derler ya. Demek ki diyorum bana bu konuda güveniyor. Beni böyle imtihan ediyor. Başarılı mıyım bilmiyorum. Başarısızlıklarımın farkındayım ama ne kadar başarılıyım bilmiyorum. Ahirette başım bir de bu yüzden derde girebilir mi, girebilir. Bu durumda ben boynumu büküpte susmaktan başka ne yapabileceğim? Ahirette keşke diyenler grubunda mı olacağım? Eyvah mevzuya bak nereye geldi? Sahi mevzu ne idi?
Sayfa hala boş.
Acaba boş kalması daha mı iyi? Ne bileyim öyle saçma sapan değersiz yaşantıyla dolmasındansa boş mu kalsaydı acaba? Gerçi matematiksel olarak yanlış yaparak doğru bir şeyler yazabilme ihtimalimle kazanabileceğim olası puanlardan da olmuş olurdum. Bir puan bir puandır niye boş sayfa verelim ki? Kimya dersine girmiş ticaret lisesi öğrencisi gibi hissediyorum kendimi şu an. Altın ve gümüş değerli ama simgelerini bilmenin beyanname doldurmaya katkısı yok. Sınava niye giriyorum o zaman?
Kimya formüllerini çözemeyen beşeri ilişkilerin formülünü nasıl çözer?
Cevap basit ama uygulamak zor. Halbuki insan olmak yeter. Haydi bakalım yapabiliyorsan yap! Kolay mı? Değil. Kolay olsa Kabil yapardı. Habil'in suçu neydi? Kabil olmak kolay zor olan Habil olmak. Kabil biraz sakin kalmayı başarıp, nefes egzersiziyle kendini dizginleyebilseydi nasıl bir dünyada yaşardık acaba? Yine de keşkelerimiz kefenin içine dolup taşmış bir şekilde mi giderdik mahşer alanına?
Dön baba dönelim hep dünya derdi. Sanki başka derdimiz yok.
Halbuki insan olmaktı tek çaresi zorlu yaşamı kolaylaştırmanın. Kavganı ettin eyvallah, dur bi düşün ve sonra gerekirse özür dile. Bu işte hepsi. Özür dilemek zor tabi. Boynunu eğeceksin, ağzını büzeceksin, rakibine gol pası vermiş stoper gibi söylenecek bütün sözleri duymamazlıktan geleceksin. Zor. Zor ama yapılamaz mı?
Kalp kırmadan haklılığını anlatamıyorsan suç yine sendedir. O zaman yapabileceğin en iyi şey susmaktır. Bana göre böyle. İstersen yap istemezsen yapma. Bana göre hava hoş. Bak ben susuyorum mesela bu tip zamanlarda. İçeride bir yanardağ patlıyor ve bazen sağa sola lav döküyor ama genelde susuyorum. Biliyorum çünkü yanardağ patlarsa şehir yanıp yıkılacak. Değer mi? Onca emek, işçilik, sanat eseri en önemlisi şehrin tarihi yanacak, geriye birşey kalmayacak biliyorum. Değer mi diyorum kendi kendime. Bırak içindeki ateşi, nefreti, kini artık ne varsa bırak. Kendi kendini yakmak isteyen bırak yansın. Ben o şehri seviyorken niye kül eden ben olayım?
Kabil olmak kolay… Tek bir söze bakar. Zor olan sayfayı boş vermemek.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.