7.01.2016 14:50:22

489

İlknur BİRSEL

Boşanma ile ilgili yasa ve uygulamaların insan ve toplumda yarattığı travmalar…
Bizler, boşanmak zorunda kalmış ya da bırakılmış, yasa ve uygulama mağduru insanlar ve bu insanların yakınlarıyız. Kimimiz çocuklarını sadece icra kanalıyla görmek zorunda bırakılmış, kimimiz ekonomik koşullarımızın ağırlığı nedeniyle icra yasasından dolayı yıllar boyu evlatlarımızın yüzüne, kokusuna hasret bırakılmış, çocukları gösterilmeyen, yürekleri yaralanmış babalar, kimimiz gelirimizle orantısız nafakalar yüzünden hayatını çok ağır şartlarda sürdürmeye çalışan, zaman zaman işsiz olduğumuzdan nafaka borcumuz yüzünden hapis cezası çeken babalarız. 
Kimimiz torunlarımızı öpüp koklamaya hasret kalmış gözü yaşlı babaanneler, anneanneler, dedeleriz. Kimimizse ömür boyu nafaka mahkûmlarıyız. Hatta çok kısa süre evli kalmış ve çocuksuz olup ta yıllar boyu süresiz yoksulluk nafakası ödeyenlerde çok aramızda. Aramızda çocuğunu icra ile görmek zorunda bırakılmış, buna rağmen çocuğu gösterilmeyen, yıllar boyu yavrusuna hasret anneler de vardır.

Bizler ne istiyoruz? Cinsiyet ayrımcılığına son verilmesini istiyoruz. 
BİZ İNSANA HER TÜRLÜ ŞİDDETE KARŞIYIZ. Kadına şiddete karşı olduğumuz gibi, ERKEĞE şiddetin de karşısındayız. KADIN ve ERKEK KANUN ÖNÜNDE EŞİT OLMALIDIR! KADIN VE ERKEK KAMUSAL ALANDA VE İŞ ALANINDA EŞİT OLMALIDIR! Türk Medeni Kanunu'nun ANAYASANIN EŞİTLİK MADDESİNİ, İNSAN VE ÇOCUK HAKLARINI İHLAL EDEN maddelerinin EVRENSEL ADALET NORMLARINA UYGUN DÜŞECEK BİÇİMDE DEĞİŞTİRİLMESİNİ
Talep ediyoruz. Ve görüyoruz ki, boşanma ile ilgili yasa ve uygulamaların çalışan emekçi kadına, gerçekten mağdur olup ezilen kadına faydası olmadığı gibi, düzgün, her türlü şiddete karşı, medeni erkeği ezmektedir. Maddi manevi baskı oluşturmaktadır. Yasalar genç ve sağlıklı ,hatta çocuksuz olduğu halde  çalışmadan hayatını sürdürmek isteyen kadına fırsatlar sunmaktadır.zaten kadını sürekli tehdit eden erkekler kadını korkutup sindirerek nafakayı ödememektedir..bu durumda kadın olsun,erkek olsun bu durumda ezilen kesim bellidir.yasalar fırsatçıların elinde oyuncak olarak kullanılmaktadır..
1)Velayeti ve Çocukla Kişisel İlişkisini düzenleyen hükümlerin mağdur ettiği, çocuklarına yıllar boyu hasret bırakılan ebeveynlerin, yine torunlarını, yeğenlerini görmekten mahrum bırakılan aile bireylerinin, çocukların psikolojik durumu göz anına alınarak çocuk mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesini, bunun için gerekli yasal düzenlemelerin acilen yapılmasını istiyoruz. 'Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu' EYS’nin bir an önce ülkemizde ciddi bir psikolojik sendrom olarak kabul edilerek, bu rahatsızlığı yaşayan çocuklarımıza bir an önce yardım eli uzatılması gerektiğinin devlet tarafından fark edilmesini  istiyoruz. Baba  işsiz kaldığı takdirde çocuğa o süreçte devlet yardımı gerektiğini düşünüyoruz, çünkü babanın, nafakayı ödeyemeyip hapis cezası almasının hem çocuğu, hem de bu insan ikinci kez evlenip yuva kurmuşsa, ailesini de mağdur ettiğini görüyoruz. 
Ayrıca velayeti elinde bulunduran bazı ebeveynlerin çocuğu bir intikam aracına dönüştürmesinin önlenmesi için yaptırımlar gerektiğini  düşünüyoruz. İcra ile görülebilen çocukların teslim sırasında ruhlarında, yüreklerinde açılan yaraların farkedilmesini  istiyoruz. Kaldı ki, icra yapıldığı halde gösterilmeyen çocuk çoktur.


2) Kadının beyanını şiddetin delili kabul eden, bunun dışında bir delil ve belge aramayı hükümsüz kılan '6284 sayılı yasanın tamamen delile dayalı şekle dönüştürmesini istiyoruz. Sözlü beyanla evden uzaklaştırmak yerine önce bazı kanalların devreye girerek önce eşler arasında bir uzlaşma sağlamaları gerektiğini düşünüyoruz.
3) Süresiz nafakanın sosyal devlet ve hakkaniyet anlayışına uygun olduğunu düşünmüyoruz. TMK 175/176 A- Özellikle eşit kusur kararına rağmen bir insanın manevi hiç bir bağı kalmadığı diğer insana ömür boyu ve her yıl artabilen bir borç yükünü taşımak zorunda bırakılmasının insan hak ve özgürlüklerinin ihlali olduğunu düşünüyoruz. Eşit kusur durumunda süresiz nafaka bağlanmaması gerektiği çok açık ve net olmasına rağmen bağlanmaktadır. B- Kusur oranı fazla olan taraf zaten tazminat cezalarına mahkûm edilmektedir. Buna göre hakkaniyetli bir süre sınırı konulmasını istiyoruz ve bu durumda da eşin gelir durumunun iyice araştırılması gerektiğini düşünüyoruz.
C- Evliliklerin kısa ve uzun süreli olarak değerlendirilmesini, evlilik yüzünden yoksulluğa düşme konusunun ciddi olarak araştırılıp tespitinin doğru yapılması gerektiğini düşünüyoruz. D- Çok kısa süreli ve çocuksuz evliliklerde bile bir tarafın eşit kusura rağmen süresiz nafaka mahkumu olduğunu ve bu yüzden yaşı genç sağlıklı, çocuksuz bir çok kadının keyfi olarak çalışmadığını ve mağdur olmadıkları halde kendilerini farklı adreslerde göstererek mağdur olmadıkları bilindiği, görüldüğü halde kendilerini mağdur gibi gösterip her yıl nafaka arttırma davaları açtığını görüyoruz, yaşıyoruz. E- Kadın keyfi olarak çalışmadığı durumda, erkek işsiz olsa dahi bu nafakayı ödemek durumundadır. Kadın evlenmediği takdirde ise, ömür boyu her yıl arttırarak ödemek durumundadır. Bu duruma acil önlem alınması ve bu yasaların yeniden ele alınıp insan haklarına ve eşitlik ilkelerine göre düzenlenmesini istiyoruz. 
4) Nafaka hapsinin gerek iştirak gerek yoksulluk nafakası durumunda kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. İstisnai durumlar dışında hiç bir baba evladını mahrum bırakmak istemez. Birçok baba hem iştirak hem yoksulluk nafakası ödemektedir. Bunların her hangi birini, işsiz kalıp ödeyemediği takdirde borçlar icraya verilmekte, işsizliği devam ediyor ve yine ödeyemezse üç ay tazyik hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Hapiste olduğu süre içinde borçlar faizi, icra ve avukat masraflarıyla birlikte hanesine yazılmaktadır. Çıktığında tekrar ödeyemezse tekrar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.
5-Boşanma sürecinde ve sonrası yaşanan Haksızlığa Uğramışlık Sendromunun ( HUS) psikoloji dalı bilim insanlarımız tarafından incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu yasaların sakıncaları ve yarattığı travmalar  ile ilgili görüşlerimizi paylaşıyoruz 1- Bu yasalardaki eşitsizliğin bir cinsi yok saydığını görüyor ve kadın erkek kutuplaşması ve nefretini arttırdığını ve boşanmak isteyen ve boşanan kadına şiddet olarak yansıdığını ve bundan kadının ve çocuğun çok zarar gördüğünü görmekteyiz. 2- Yasalarda eşitlik olmadığı için bir çok insan haksızlığa uğramışlık sendromu yaşamakta olup, ülkemizde adalete güven duygusunu yitirmektedir ve her geçen gün de yitirmeye davam etmektedir. 3- Boşanan eşe ikinci bir hayat kurma şansı vermeyi bir tarafa bırakın, yaşama, nefes alma şansı bile verilmemektedir. Bir kaç kez nafaka ödeyemediği için hapse girip çıkan ve yine iş bulamayan psikolojisi bozulmuş erkek bu defa borçlu olduğu boşanan kadını takip etmeye başlamakta ve sonra bildiğimiz olaylar vuku bulmaktadır. Bu yasalar her iki cinsi de itibarsızlaştırmakta, kişilerin yeni bir hayat kurmasına izin vermemektedir. 
4- Bu yasalar çocukları mağdur ve psikolojilerini harap etmektedir. 
Ülkemizin ve dünyamızın geleceği olan çocuklarımızı düşünmeli ve onlara sahip çıkmalıyız. Hep birlikte onların yararına ne varsa onu yapmalıyız. 
5- Her yıl açılan nafaka arttırma davaları ile zaten boşanma psikolojisini ve yaşadığı haksızlıkları, kötü niyetli kişiler tarafında atılan iftiraları unutmaya çalışıp, hayata yeniden bağlanmaya, hayatında yeni bir sayfa açmaya hazırlanan kişi, her açılan davada yeniden başa dönmekte ve bu psikolojiden çıkmasına izin verilmemektedir. 

6- Yine bir çok kötü niyetli kişi tarafından kullanılan, sadece beyanı esas alan 6284 sayılı Kanun nedeniyle bir çok kadın sırf intikam duyguları ile, sık sık asılsız şikayetlerde bulunmakta, erkek her seferinde gidip ifade vermek zorunda kalmakta, adliye kapılarında ömür tüketmektedir. Sadece beyana dayanan aslı olmayan iddialarla çocuğunu görememekte olan bir insan sürekli psikolojik bunalımın eşiğine sürüklenmekte olup, bu nedenle cinayet ve intihar vakaları vuku bulmaktadır. 

7- Yaptığımız araştırmalar neticesinde yıllar önce bir yıl süreyle kadına bağlanan yoksulluk nafakasının neden süresiz hale getirdiğini öğrendik. Edindiğimiz bilgilere göre eskiden çok uzun süren, yıllar alan boşanma davalarını kolaylaştıran bazı yasalar konulduktan sonra, bu defa boşanmanın kolaylaştırılmasının getirdiği sakıncaları önlemek nedeniyle bir yıl süreli olan yoksulluk nafakası 1988 yılında süresiz (ömür boyu) ve 'nafaka yükümlüsünde kusur aranmaz' biçiminde değiştirilmiştir. Sakıncanın bertaraf edilmesi, bir insanı ömür boyu diğer insana maddi olarak borçlu yapmak mıdır? Üstelik istendiği takdirde her yıl artan ve ödeyemediği takdirde bu insanı hapis cezası vererek mi sağlanmaktadır? Kaldı ki; üç, dört ay evli kalıp, kadınla hiç bir maddi manevi bağı kalmayan, ortak çocuğu dahi olmayıp ömür boyu nafaka mahkûmu olan üyelerimiz mevcuttur. 

8- İşsiz erkeği bile eşit kusurlu diyerek ömür boyu ödeyemeyeceği bir borç altına sokan bu yasalarda hakkaniyet ve sosyal devlet anlayışı görmek çok zordur. Ayrıca bu yasaların çalışan, ekmeğini kazanan kadına faydası yoktur. Bu yasalar fırsatçıların elinde oyunca olmuştur. Boşanmayı kolaylaştıralım derken, şimdi de fazla kolay oldu, nafakayı süresiz yapalım denerek, bu defa kadının erkeği boşamasını oldukça kolaylaştırmıştır. Bu nedenle defalarca evlenip boşanan, evlenme boşanmayı alışkanlık haline getirmiş, çalışmak yerine bunu geçim kaynağı yapan genç, sağlıklı ve çocuksuz olduğu halde çalışmayan kadınlar çoktur.

9- Her fırsatta çocuğu koz kullanarak bunu maddi fırsata dönüştüren kadın örnekleri de çoktur. Babanın verdiği nafaka dışında sürekli çocuğu göstermeme tehdidiyle babadan para isteyen, çalışmayıp hem iştirak hem de süresiz nafakayla hayatını geçiren hatta gizlice sigortasız çalışan kadın örneği de çoktur. Dolayısı ile bu yasalar çocuklu veya çocuksuz, genç, sağlıklı hatta mesleği olan kadını çalışmayıp, kolay yoldan nasıl yaşarım durumuna getirmektedir. Bu yasa maddeleri sigortalı ya da devlet güvenceli çalışan kadınlarımıza haksızlık olmuyor mu? 

10- Bu yasalar nedeniyle erkekler evlenmekten soğumakta, evlenme oranları her geçen yıl azalmakta, Aile Kurumu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. 

11- Bu yasaları bilen bazı kadınlar maddi durumu iyi, babaları yaşında erkeklerle evlilik yapmakta, çok kısa süre içinde boşanmakta ve ömür boyu geçimini bu şekilde garantiye almaktadır. Erkek ülkemizde SGK gibi görülmektedir. Bunun yanı sıra bir maden işçisi üyemiz, her gün yerin altında türlü risk içinde çalışarak, kendisi ile sadece üç ay evli kalan ve evlilikleri süresince sürekli kendini aşağılayan kadına ömür boyu nafaka ödemek zorundadır ve bunun için her gün yerin altına girip çıkmak zorundadır. Yine dört ay evli kalan, bu dört ay süre içinde şanssızlık neticesi işleri kötü giden kocasına kendi şahsi maddi beklentileri yüzünden, bu kısacık süre içinde bile sabredemeyip kocasını aşağılayıp evi terk ederek boşanma davası açan çocuksuz kadına beş yıldır nafaka ödeyen ve daha kaç yıl ödeyeceğini bilmeyen üyemiz mevcuttur. Örnekler çoktur. 

12- Boşanma sürecinde ‘’erkek suçludur algısı’’ hakim olduğundan ve bir de çocuk varsa ceketini alıp korkularından her şeye evet deyip maddi manevi her şeyi kadına bırakıp uzaklaşıp mağdur olanlar çoktur. 
13- Anlaşmalı boşanmaların çoğunluğunda, adalete ve hukuka güven kalmadığından anlaşmalı boşanma yapmak zorunda kalarak mağdur olan erkekler ve çocuklar da gizli mağdurlardır. Kanunlar anlaşmalı boşanmayı ve her şeyi kadına bırakılmasını adaletsizce desteklemekte, diğer türlü anlık cinnetler olabilir diye uzak duran erkekler sessizce mağduriyet içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu yasalarda eşitlik, hakkaniyet ve sosyal devlet anlayışı bulmak çok zordur..
BOŞANMIŞ İNSANLAR VE AİLE PLATFORMU adına.
Kurucu Yönetici
İlknur Birsel

TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.