17.09.2019 12:34:14

Lütfiye AYDIN BİKE

BU BİR SIR

Bir an için gözlerini kapat. Dünyada bir tek sen varsın. Bütün Dünya sana ait. Güneş sadece senin için doğuyor. Pırlantalar, altınlar senin. Bütün metrekareler, vahalar, denizler, akarsular, çiçekli bahçeler, saraylar, villalar hepsi senin. Rengarenk meyvelerle dolu bağlar, birbirinden tatlı içecekler senin. Kos koca Dünya bir tek senin ve sen koskoca bir BEN sin artık.

Ben, kainatın en büyük ihtişamlı yanlızlığıdır. Ben azraildir, maddenin manasına kasd eder. Senin olan hic bir maddenin tesiri sana ulasmaz. Dünya ve içindekiler huzur vermez. Pırlantalar altınlar mutlu etmez. Çiçekli bahçeler Saraylar yüzünü güldürmez.

Fatih Sultan Mehmet Han'ın da söylediği gibi.

Sen kokmayan gülü neyleyim,
Neyleyim sensiz baharı?
Sen doğmayan günü neyleyim,
Neyleyim sensiz ben dünyayı?

Ve sır kalbe dökülür. Biz ol ve Paylaş. Paylaştıkça manalar dirilir. Engeller ortadan kalkar. Maddenin ruhu manaya ulaşır. Ben küçüldükçe Biz büyür.

Paylaştıkça güzelleşir Dünya. Güneş bir başka güzel doğar. Sözlere dökülür huzur, paydaşın olur Anne , Baba, Eş Dost, Evlat, Arkadaş, Komşu, Karındaş, Din kardeş ve İnsanlık.

Ve büyük sır çözülür, HUZUR PAYLAŞMAKTIR. paylaşmak mutluluğun tohumudur, nekadar ekersen, okadar biçersin. Paylaşmak en karlı ticarettir.

Sır sahibi olmak akıl teri ister. Düşünmek ve fikretmek işidir. Tefekkür bedeli ödenmezse, 41 kere إِقْرَأْ kelimesi sevab niyetine okunur.

Şayet akıl teri dökülüp, tefekkür bedeli ödenirse, sırra mashar olunur, kaysı çekirdeği ve atomun çekirdeği ile konuşma başlar. Birisi var oluşu, birisi sonsuzluğu anlatır.

HASILI KELAM, HUZURLU VE MUTLU OLMANIN YEGANE VE TEK SIRRI PAYLAŞMAKTIR...

Sizinle yaşanmış bir hikaye paylaşmak isterim.

Seyfullah Genç, oğlunu okutmak için her türlü sıkıntıyı çekiyor, bazen at sırtında uzun yollar tepiyor, bazen kar kış demeden sırtın da taşıyor. Ancak sonunda oğlunun köyün dışında okuması gerektiğinin farkına varıyor; biçare şekilde düşüncelere dalıyor ve sonunda kararını veriyor.

 “Paralı yatılıda okutacağım seni.” diyor.

Hayvancılıkla uğraşan ve dağ köyünde yaşayan Seyfullah Amca ahırındaki 12 koyunun 10 tanesini satmak zorundaydı. Ancak ne olursa olsun her türlü maddi sıkıntıyı göze almıştı. Bunun da farkında olan oğlu Nurullah,  artık parasız yatılıyı kazanmak zorunda olduğunun farkındaydı. Babasının tek geçim kaynağı olan bu hayvanların hepsinin satılmasına gönlü razı olmadığı için sınava başvuru yaptı. Parasız yatılıyı kazanıp orada okumak için, elinden gelen buydu, Babasının fedakâlığına karşılık olarak.

 Sınav sonuçları açıklanıp evlere postalanmıştı, fakat Nurullah’ın sonuç belgesi gelmemişti. O da kalkıp kasabaya varıp sonuç belgesine ulaşmaya çalıştı ancak nafile... Birkaç gün kasabada kalmıştı ve köyüne dönmeye yüzü yoktu, ailesine karşı mahcubiyetlik hissediyordu kazanamadığını düşünerek.

 Kayıtlar başlayınca Seyfullah Amca 10 koyunu ve oğlu Nurullah’ı da yanına alıp kasabanın yolunu tutuverdi. Koyunları satıp elden çıkardıktan sonra çocuğunun kaydını yaptırmak için okula gitmiş. Kayıt yaparken parayı yatırmak için veznedârın yanına geçti ve durumu anlatmaya başladı;

“Ben sana 1 yıllık parayı peşin versem olur mu? Köydeyim ve ben sürekli kasabaya gelemem.” diyip satılan 10 koyudan 9 tanesinin parasını yatırıyor okula ve kalan bir koyunun parasını da Nurullah’a harçlık olarak verip köyüne doğru yola çıktı aynı günün akşamında.

 Müdür bir gün Nurullah’ı aceleyle çağırıverdi  yanına. 

“Yavrucum sen neden parasız yatılıya kayıt yaptırmıyorsun?” diyince Nurullah da;

“ Hocam ben kazanamadım ki..”

“Senin adın listenin en başlarında ama oğlum.”

“Hocam benim sonuç belgem elimize ulaşmadı.”diyince müdür de;

“Babana haber ver gelip kaydını parasız yatılıya aldırsın. Kayıtlar bu hafta bitecek yoksa yedekler kayıt yaptıracak.” 

 Babasını arayıp durumu izah etti ancak, iki hafa sonra Seyfullah Amca kasabaya gelebilildi.

 Nasip olmuş ya bir kere kayıtlar da bir hafta daha uzatılmıştı.

 Seyfullah Amca oğlunun kaydını sildiririp veznedârdan helallik isteyip parasını alırken şöyle bir muhabbet geçti aralarında;

 “Seyfullah Amca senin 9 koyunun 2’si gitti sadece 7 tanesi kaldı.” diyip parayı uzattı ona ancak o parayı almadı ve

“Sen daha iyi bilirsin, tanırsın buradaki öğrencileri.”

“Evet” dedi veznedâr.

“Sana bu koyunların parasını emanet etsem, parası olmayanların taksidini yatırsan, harçlığı olmayanların cebine harçlık olarak versen en muhtaç olanında diğerlerine doğru olur mu?”

 “Ne demek ama bu çok büyük bir meblağ!” diyerek şaşkınlığını gizleyemedi. 

 “Bir şey olmaz ne olacak. Ben zaten bu parayı gözden çıkarmıştım. Önümüzdeki üç yılın otuz koyunundan beni kurtarmış olacaksın. Hem sen Nurullah’ın belgesi neden gelmedi sanıyorsun? Bunlar bu çocukların nasibiymiş ki Rabbim bana bunları sattırdı.” diyince veznedâr olduğu yerde gözyaşlarını tutamayıp Seyfullah Amca’nın eline sarılıp öptü. Öyle yüce gönüllü Seyfullah Amca hiç tanımadığı çocuklara bir karşılık beklemeden yardım ediyor. 

 Sonra baba-oğul oradan ayrılıp bahçenin çıkış kapısına doğru yürürken Nurullah, babasının elini bırakamıyor ama dilindeki o kelamı da söyleyemiyor babasına “Baba sen ne yaptın?” diye ancak Seyfullah Amca bunu hissetmiş olacak ki onun gözlerinin içine bakarak;

 “Oğlum, her şeyin sahibi Allah’tır. Bunlar o çocukların parasıymış, keşke daha çok koyunum olasaydı da hepsinin parasını verebilseydim.” 

 Babası köye döndükten sonra Nurullah okul harçlığını çıkarabilmek için boya sandığı almaya karar verdi ve ders bittikten sonra okulun bir köşesine sandığını kurarak herkesin ayakkabılarını boyamaya başladı. Kazandığı paraları da öğretmenine verip biriktirmesi istedi. Okul bittikten sonra öğretmenine verdiği paraları büyük bir miktara ulaştığını gördü. O paralarla akrabalarına ve evdekilerine hediye aldıktan sonra hayvan pazarına gidip 10 tane koyun satın aldı. Çocukluk arkadaşı Behçet ile köye getirdiler. Koyunları gören Seyfullah Amca sormuş;

“ Behçet koyunları yaylaya mı getirdin?”diye

“Yok bunlar Nurullah’ın ben ona eşlik ettim.”

“Nasıl yani?” Dedi oğluna bakarak.

O arada Nurullah Genç, söze girdi,

“Beni okutmak için sattığın 10 koyun vardı ya baba, işte bunlar o koyunlar.”


Lütfiye Aydın Bike


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.