Camilerin İmarı Konusu
Camiler, Allah’a kulluk amacıyla her kesim ve her yaştan insanların bir araya geldiği, yüce Allah’a boyun eğip secde ettiği, kulluk şuurunu geliştirerek görevlerini ifa ettiği özel mekânlardır.
İslam’ın sembolü ve mührü olan camilerimiz Kâbe’nin birer şubeleridir.
Camiler millî ve dinî kimliğimizin oluşup gelişiminde, nesilden nesle aktarılarak korunmasında çok önemli bir yere sahiptir. Camilerin bu önemli fonksiyonu göz ardı edilmemelidir.
Camiler bir beldenin İslâm yurdu olduğunun ispatıdır. Tapularıdır.
Bugün Edirne denildiğinde ilk akla gelen Selimiye’dir, İstanbul denildiğinde Sultanahmet, Süleymaniye, Fâtih, Ayasofya, Bursa denilince Ulucami, Konya denilince Kapu Camii, İzmit denilince Fevziye ve Yeni Cuma camileri akla gelir.
Balkanlara gidecek olursanız,
O minareler bu şehirlerin bir zaman İslam şehri olduğunun, orada yaşayan halkın çoğunun Müslüman olduğunun belgeleridir.
Camiler mecazen “Beytullah: Allah’ın evi” olarak adlandırılmıştır. Bundan dolayı kutsal mekânlardır.
Camiler medeniyetin başlangıç noktalarıdır.
Camiler en yüce değerlerimiz arasındadır.
Milli şairimiz Mehmet Akif;
Ruhumun senden İlâhî şudur ancak emeli
Değmesin mabedimin göğsüne nâ-mahrem eli
Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.
Dizelerinde bunu ne güzel ifade ediyor.
Camiler Müslüman toplumların hayatlarını etkileyen önemli adımların atılmasında etkili rol oynamışlardır.
Yakın tarihimizde camilerin bu manadaki önemini ortaya koyan birçok hadise yaşanmıştır.
Kahramanmaraş'taki Fransız işgaline karşı ayaklanma camide başlamış,
Türkiye Büyük Millet Meclisi; Hacı Bayram Camii'nde kılınan cuma namazından sonra dualarla açılmış, Kurtuluş Savaşı'nda halk camilerde yapılan vaaz ve okunan hutbelerle uyandırılmıştır.
Camilerin imarı konusuna gelince:
Kur’an-ı Kerimde camilerin imarından bahsedilen ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır." (Tevbe; 18)
Kültürümüzde camilerin imarı iki ana konuya ayrılarak anlatılmıştır:
Camilerin Maddi ve Manevi imarı
Camilerin maddi imarı; onarı inşa etmek, bakım, onarım ve temizliğini yaparak yaşatmak
Camilerin manevi imarı ise; onları ihya etmek, onlara hayat vermek, diri tutmaktır.
Camilerin manevi imarının temel direği camilerde cemaatle namaz kılmaktır.
Yüce Allah buyuruyor ki; "Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin." (Bakara; 43)
Cemaat olma ve namazı cemaatle kılmanın önemlidir. Sevgili Peygamberimiz; “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” Buyurmuştur.
Cemaat kuru kalabalık değildir.
Cemaat, aynı görüş ve inanç etrafında bir araya gelen ve ortak bir kimlik duygusuna sahip insanların oluşturdukları topluluktur.
Cemaat, Müslümanların din kardeşliği esasına dayalı olarak gerçekleştirdikleri ve katılmak zorunda oldukları topluluktur.
Sevgili peygamberimiz İslam medeniyetini cami ve cemaat eksenli oluşturup geliştirmiştir.
Camilerde cemaat oluşturma medeniyet, huzur ve güven toplumu arayışıdır. Günümüzde Müslümanların çoğu maalesef cami cemaati oluşturma yerine, kendi cemaatlerini oluşturup genişletme gayreti içerisine girmişlerdir.
Cemaat olma, grup oluşturma sosyolojik bir gerçekliktir. Bunun için cemaatlere toptan karşı çıkmak sosyolojik gerçeklere uymaz.
Dikkat edilmesi gereken hassas nokta, Müslümanların kendi cemaatlerini ehl-i sünnet ve’l-cemaat’in fırka-i nâciyesi (kurtuluşa eren grup, cemaat) olduğu hususunda sabit ve katı bir fikre saplanıp, diğer cemaatleri yanlış yolda olmakla itham etmeleridir.
O halde geliniz! Camilerimizi yeniden hayatımızın merkezine alarak cami cemaati oluşturalım ve bu cemaatin bir ferdi olmakla iftihar edelim.
Camilerimizi yalnız ve ıssız bırakmayalım. Unutmayalım ki camiler hayatın içinde, hayat camilerin içinde oluşa çok daha güzeldir.
Sevgili Peygamberimiz cemaatsiz camileri garipler olarak nitelendirmiştir.
Camilerimizi garip bırakmayalım.
Fahri SAĞLIK
Emekli Müftü