18.03.2017 12:35:31

Nesrin Masarifoğlu

O nasıl bir muhabereydi 2015’de Çanakkale’de yaşananlar, akıl sır ermez bir savaşın fotoğrafı hiç ama hiç hafızalardan silinmedi. 18 Mart 2015’ de yazılan destan aynı heyecan aynı gurur tablosu ve aynı coşku ile günümüze kadar tüm ayrıntıları ile gelebildi. Üstelik üzerinden bir asır geçmesine rağmen. 
Bir imparatorluğun son demleriydi. 1. Dünya Savaşında artarda girdiği savaşlardan yenilgi ve toprak kaybıyla çıkan Osmanlı Ordusu henüz toparlanmaya vakit bulamamıştı. Düşman kuvvetleri için kıtalara hükmeden bir medeniyeti ele geçirmenin tam zamanıydı. Balkan Harbinden ordu yıpranarak kaybederek çıkmıştı. Üstelik elde ne silah ne düzenli bir ordu ne donanma ne de dolu hazine vardı. Sendelemeye, tökezlemeye başlayan bir imparatorluk diğer ülkelerin iştahını kabartmıştı. En modern gemilerine ve zırhlılarına bindiler en son silahlarını kuşandılar top ve tüfeklerini aldılar; Çanakkale Boğazından geçebileceklerinden çok emin oldukları için düştüler yola. Hedefleri evvela iki kıtayı bağlayan tüm dünyanın gözü üzerinde olan güzelim İstanbul’du. 
Hatta itilaf devletlerinden İngiliz Amiral o kadar konuyu hafife almıştı ki, eline bir pergel aldı Türkün gücünü mangal gibi yüreğini hiç hesaba katmadan hesap kitap yaptı. “14 güne varmaz İstanbul’da oluruz” diye haber uçurdu Londra’ya. Ne de olsa donanmalarıyla gelmişlerdi Çanakkale’ye. İngiltere yapım aşamasında sipariş verilen iki savaş gemisini vermekten son anda vaz geçmiş böylece karşısında savaş gemisi olmadan bu savaşı 14 günde bitireceğine inanmıştı. Oysa Türk birliklerinin elinde oradan buradan söküp getirilmiş çok az sayıda kısa menzilli ağır toplar mevcuttu. Birde deniz savaşlarının vazgeçilmezi mayınlar ise sadece Trabzon kıyısındaRuslardan veİzmir sularında Balkan Savaşlarından kalma sınırlı sayıda mayınlardan ibaretti. Bu sınırlı sayıdaki mayınlar ve kısa menzilli toplar yüreği vatan aşkıyla çarpan askerlerimiz tarafından o kadar ustaca kullanılacaktı ki düşman neye uğradığını şaşıracaktı.
Üstelik tabyaların etrafı sadece taş ve toprakla çevrili doğru dürüst mevzileri bile olmayan bu kahraman askerler orda kıt kanaat imkânları ile aç biilaç,sırtı ayağı çıplak bir kahramanlık destanı yazdılar. Akıl sır ermiyor daracık bir su parçasında tam teşekküllü bir donanma ile karadan atılan kısa menzilli top tüfek arasında olan bir savaş üstelik taarruz edenin değil de savunan tarafın zaferi ile sonuçlanmıştır. Tüm savaş stratejilerini alt üst eden bu zafer, kıt kanaat imkânlarla canını dişine takarak mücadele eden “hasta adamın”;  nasıl da cephede şahlandığını düşmanın üstüne kâbus gibi çöktüğünün ispatıdır.
İtilaf Devletleri her şeyi en ince detayına kadar hesaplamışlardı, planlarını yapmışlar tam teçhizat gelmişlerdi Çanakkale’ye ama hesap etmedikleri bir şey vardı. Mehmetçiğin vatanını namusu olarak gördüğünü, büyük bir iman ve inatla ölmek var dönmek yok diyerek ölümüne cepheden cepheye koştuğunu, Komutanlarının stratejik becerilerini hiç hesaba katmamışlardı. Çanakkale bir var olma, ülkenin geleceğini kurtarma savaşıydı. O yıl birçok lise mezun vermedi. Eğitimli bir nesil o savaşta şehit oldu. Binlerce kadın dul, çocuklar yetim kaldı. Birçok köyde hiç erkek nüfusu kalmadı. Ama vatan, bayrak, minarelerden susmayan ezan onların sayesinde varlığını ilelebet sürdürdü. Vatan, bayrak, ezan için onlar cephede kanlarıyla şehadet şerbetini içtiler. Bu vatanın müdafaası için dil, din, ırk ayrımı yapılmadan herkes o gün birlik ve beraberlik içerisinde oradaydı. Cephede tek yürek olundu. Irmaklar o gün kıpkırmızı aktı. Kurşunlar havada çarpıştı. Çanakkale’nin her karış toprağına bir şehit düştü. Ve o gün orada tarihe ismi geçen geçmeyen onlarca kahraman destan yazdı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde örneğine rastlanamayacak kadar önemli olan, tek bir güne sığdırılan ve düşmanı hezimete uğratan ama sonuçları bakımından yüzyıllara hükmeden bu savaş tarih sayfasında ki şanlı yerini alırken bu vatan korkusuz ecdadımız tarafından bize emanet edildi.
Çanakkale Savaşları sadece tarih sayfasında yer almakla kalmadı çağlar boyu tüm nesillere “ Çanakkale Ruhu “ nu kazandırdı.  İstiklal Harbinin kazanılmasında Anadolu’da şahlanan bu ruh çok etkili oldu. Bunun örneğini yakın tarihimizde 15 Temmuzda ihanet kalkışması ilede gördük. “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır”  dedik ve kirli emellere geçit vermedik.
Bu ülkeyi bize emanet eden, bölünmez bütünlüğümüz, değişmez sınırlarımız için canları pahasına mücadele veren Çanakkale Şehitlerimize ayrıca tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor onları minnetle anıyoruz. Biz onlara çok şey borçluyuz onların emanetleri bizimde emanetimizdir öyle biline. 

TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.