25.04.2024 09:56:00

Fahri SAĞLIK

 

Dua, Değerimize Değer Katan İbadet…

Sözlükte; çağırmak, seslenmek, davet etmek, istemek ve yardım talep etmek anlamlarına gelen “dua”, din ıstılahında; Allah’ın yüceliği karşısında insanın aczini ve zafiyetini itiraf etmesi, sevgi ve saygı ile O'nun lütuf ve yardımını, dünya ve ahirette nimetler ve iyilikler ihsan etmesini dilemesidir. Kişinin üzerindeki sıkıntı, dert ve belayı gidermesi, günah, hata ve kusurlarını bağışlaması için Yüce Allah’a yalvarıp yakarması ve O'na hâlini arz edip niyazda bulunmasıdır.

Dua; sınırlı, sonlu ve aciz olan insanın, bu halinin bilinci ile ve bütün benliğiyle sınırsız, sonsuz ve kudret sahibi olan Yüce Allah’a yönelip Onunla arasında bir köprü ve diyalog kurmasıdır. Bu bilinçle yapılan dua, insanın Yaratanına olan inancının, güveninin ve O’na teslim oluşunun bir göstergesidir.

Dua, insanda doğuştan var olan bir duygudur. İnsan, üstesinden gelemeyeceği birçok olay, üzüntü ve sıkıntı ile karşılaşır. Böyle anlarda, Allah'a sığınma ve O'ndan yardım isteme ihtiyacı hissiyle dua eder. Bu sebeple bütün dinlerde dua mevcuttur.

Normal zamanlarda dua etmeyen veya Allah'a inanmadığını söyleyen insanlar bile, darda kaldıkları ve sıkıntıya düştükleri zamanlarda duaya ihtiyaç duyarlar. Yüce Allah, bu durumu Yunus suresinin 12. ayetinde şöyle açıklar: “İnsana bir zarar dokunduğu zaman, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder; zararını kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarardan dolayı bize hiç dua etmemiş gibi davranır. İşte aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle süslü gösterilmiştir.” Yüce Allah, bu ve benzeri ayetlerde sıkıntı zamanlarında insanların dua ettiklerini bildirmekte ve böylece dua etmenin, insanın fıtrî bir özelliği olduğuna vurgu yapmaktadır. Aynı zamanda bu gibilerin durumunu eleştirerek duanın sadece sıkıntılı zamanlarda değil, her zaman yapılması gerektiğini hatırlatmaktadır.

Dua yaptıktan sonra insan, gönlünde bir ferahlık ve rahatlık hisseder, isteğinin yerine getirileceği hususunda ümit var olur. Bu yönü ile dua, ruhî bunalımlara karşı koruyucu sağlık tedbiri konumundadır.

Dua, İlâhî Emirdir.

“Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin.” (A’râf, 7/55; bk. En'âm, 6/63), “Allah'a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin.” (A'râf, 7/56) Peygamberimiz (s.a.s.), müminleri dua etmeye teşvik etmiştir: “Ey Allah’ın kulları! Size dua etmenizi tavsiye ederim.”, “Allah’ın fazlından isteyin, çünkü Allah kendisinden bir şey istenmesini sever. En faziletli ibadet (dua edip) bir sıkıntının kalkmasını beklemektir.”

Dua, İbadettir

Duanın ibadet olduğunu Sevgili Peygamberimiz şu hadis-i şeriflerinde haber vermiştir: “Dua, ibadetin özüdür.”, “En faziletli ibadet duadır.” 

Dua, Müminin Manevî Silahıdır

“Dua, müminin silahıdır; dinin direğidir, göklerin ve yerin nurudur” Buradaki “silah” izafi anlamdadır. İnsan, “silah” ile düşman saldırılarına karşı kendini korur. Hadiste dua da silaha benzetilmiştir. Çünkü insan dua ederek Allah'tan kendisini görünür görünmez kazalardan, belalardan ve afetlerden korumasını ister. Eğer şartlarına uygun ve ihlâs ile dua edebilirse, Allah onu korur. Böylece dua, müminin manevî silahı olur.

Duanın usul ve adabı

Duanın makbul olabilmesi için, bir kısım usul, adap ve kurallara riayet edilmesi gerekir. Bu usul, adap ve kuralları şöyle özetleyebiliriz:

  1. Duaya eûzü besmele, hamdele ve salvele ile başlanmalıdır.

Sevgili peygamberimiz; “Biriniz dua ettiği zaman, Allah'a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygambere salât etsin, sonra dilediği duayı yapsın.” Buyurmuştur.

  1. Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmelidir,

Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde buyurmuşlar ki; “Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam, ellerini semaya kaldırarak, ‘Ya Rabbi’ ‘Ya Rabbi’ diye dua ediyor, yalvarıyor. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?”

  1. Eller semaya açılmalı ve dua sonunda yüze sürülmelidir.

Hz. Ömer “Hz. Peygamber, duada ellerini semaya kaldırdığında yüzüne sürmeden indirmezdi” demiştir.

 

  1. Mübarek gün ve gecelerde çokça dua edilmelidir.

Dua, her zaman ve her yerde yapılabilir. Bununla birlikte Arefe günü ve geceleri, Ramazan ayı, Cuma ve bayram gün ve geceleri, seher vakitleri, gecenin üçte ikisi, sabah ve akşam vakitleri, ezan ile kamet arasında, secdede ve namaz akabinde yapılan duaların kabul edileceği ile ilgili hadisler vardır. Meselâ Kur’an-ı Kerimde akşam ve sabah dua edilmesine işaret edilmektedir. Ayrıca Kur’an’da muttakiler, seher vakitlerinde Allah'tan bağışlanma dileyen kişiler olarak tanımlanmaktadır. (Zâriyât, 51/18) diye övülmektedir.

  1. Dua ihlâs ile ve bilinçli olarak yapılmalıdır.

Dil ile dua cümlelerini söylerken, zihin başka düşüncelere dalmamalı; insan, bütün varlığı ile Allah'a yönelmeli, bilerek ve isteyerek, ihlâs ve samimiyetle dua etmelidir.

  1. Kabul olacağına inanılarak dua edilmelidir.

Yüce Allah'ın güzel isimlerinden biri “semî'u'd-dua (duaları işiten, kabul eden)” dir. (Âl-i İmrân, 3/38) Bu itibarla mümin, dualarını Allah'ın kabul edeceğine inanarak yapmalıdır. Nitekim Peygamberimiz “Kabul edileceğine kesin bir şekilde inanarak Allah’a dua edin” tavsiyesinde bulunmuş ve şöyle buyurmuştur: “Biriniz, dua ettiği zaman, isteğinde azimli olsun (Talebini kesin olarak dile getirsin). ‘Allah’ım! Dilersen bana ver’ demesin. Çünkü Allah’ı zorlayacak herhangi bir güç yoktur.”

  1. Kısık bir sesle ve yalvararak dua edilmelidir.

“Rabbinize yalvararak ve içten dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.” (A’râf, 7/55) Sevgili Peygamberimiz ‘Ey İnsanlar! Kendinizi yormayınız. Çünkü sizler sağır ve uzaktaki birine değil, her an sizinle olan, her şeyi duyan Allah’a dua ediyorsunuz’” buyurmuşlardır.

  1. Israrla dua edilmelidir.

Mümin, Yüce Allah'tan isteğinde ısrarlı olmalı, isteğim yerine gelmedi diye duadan vazgeçmemelidir. 

  1. Birbirimiz için dua etmeli, duada bencil olunmamalıdır.

Başkası için edilen dua daha kabule layıktır. Bir Müslümanın din kardeşinin arkasından ettiği hayır dua kabul olur. O dua edince, bir melek, “Âmin, kardeşin için istediğinin aynısı sana da verilsin” der. Allah ile arasında perde bulunmayan iki dua vardır. Biri mazlumun duası, diğeri de kişinin din kardeşinin gıyabında yaptığı duadır.

  1. Ümit ve korku içinde dua edilmelidir.

İnsan, dua ederken, Allah’a karşı saygı ve O’nun azabından korku içinde bulunmalı, aynı zamanda istekli ve ümitli olmalıdır.

  1. Dua adabına riayet edilmeli ve meşru şeyler istenmelidir.

İşlenmesi ve istenmesi dinimizce günah sayılan konularda dua edilmemelidir. Çünkü bu tür dualar kabule şayan olmaz.

  1. Dua, her zaman yapılmalıdır.

Sadece darda olduğumuz zaman değil, nimetlere bolca nail olduğumuz zaman da dua edip şükretmeliyiz.

  1. Sadece yüce Allah'a dua edilmelidir.

Dua, sadece Allah'a yapılmalı, araya başka aracılar sokulmamalıdır. Her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde, “Sadece Sana ibadet eder, sadece senden yardım dileriz” diyerek bunu dile getiririz.

  1. Salih amel ve hayırlı işler duada vesile edilmelidir.

Vesileyi kendi iyi işlerimize hasredip, fani olanlardan medet ummamalı, onları duaların kabulüne ortaklar kılmamalıyız.

  1. Duanın sonunda “âmin” denilmeli, Hz. peygambere salât-ü selâm getirilmeli ve Fatiha suresi okunmalıdır.

Duanın sonunda “âmin” ve “Ya Rabbi! Duamı kabul et” (İbrahim, 14/40) denilmelidir.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.