Prof. Dr. Ahmet MARANKİ

Tarih: 10.08.2024 18:45

Dünyamız ortaçağ karanlığından sonra,  en karanlık yıllarını yaşıyor!

Facebook Twitter Linked-in

Dünyamız ortaçağ karanlığından sonra,  en karanlık yıllarını yaşıyor!

İlahi hükümler ışığında İslam hukuku çerçevesinde vazifelerimizin idrakı içinde olmalıyız!

“Onlar için cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de örtüler vardır. İşte zalimleri böyle cezalandırırız! A’raf-41

İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz- işte onlar cennetliklerdir. Orada onlar ebedî kalıcıdırlar.!” A’raf-42

“Cennetlikler cennete girdiği zaman Allah (c.c.) şöyle buyuracak: ‘Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var mı?

Cennetlikler de şöyle derler: ‘Yüzlerimizi ak çıkarmadın mı, bizi cennete koymadın mı, bizi cehennemden kurtarmadın mı? (o yeter).’ Rasûlullah sözlerine devam buyurarak: ‘Cenâb-ı Hak perdeyi kaldırır, cennetliklere artık Rab’lerinin cemaline  bakmaktan daha sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz.” (Müslim’in rivayeti, et-Tâc, V, 423).

BİR MÜSLÜMAN OLARAK 

BİZE DÜŞEN NEDİR ?

Mü’min olmanın şartlarından birisidir cennet ve cehennemin var olduğuna inanmak. Allah’a kulluk için yaratılmış ve yaratıldığı hikmete uygun davranıp davranmayacağıni imtihan etmek için bir süreliğine özgür bırakılan insanoğlu, yapıp ettikleriyle ya cenneti ya da cehennemi hak eder. O cennet ki, yukarıdaki hadis i şerifte beyan edildiği gibi güzelliklerini hayâl bile edemeyeceğimiz kadar bol nimetlerle dolu olacak. Allah’ın doğru yolunu bırakıp tâğutun yolunu seçen ve tâğutun istediği şekilde isyankâr yaşayanların doldurulacağı, dehşetini hayâl bile edemeyeceğimiz yerin adı da cehennemdir. Bunu anlatan onlarca ayetten birisi olan a’raf suresinin yukarıya aldığımız 41. ayetidir.

“O şeytanın askerleri, şeytanın emir kulları için, kendilerinden olmayanlara karşı canavarlara rahmet okutacak kadar zalimleşenler için, döşekleri ateş, yorganları ateş, yiyecekleri zakkum, içecekleri kaynar su ve irin olan cehennem hazırlanmıştır.”

 

Cennetliklerin de,cehennemliklerin de dünyadaki hallerine baktığımızda, “cennet ucuz değil, cehennem lüzumsuz değil!” sözünü avazımız çıktığı kadar bağırarak söylesek yeridir. 

Rabb’im nefsimizi ve ümmet-i muhammed’i  kendisine kul olarak yaşayıp cenneti hak edenlerden eylesin. Tâğutun askeri olup o dehşeti yaşayanlardan olmaktan muhafaza eylesin!

Rabb’mizden diliyoruz.tağutun askerleri olan acıma duygusu olmayan başta siyonist mahlukları ve destekcilerine daha bu dunyada cehennemi yaşattığını  bizlere göstersin.

Âmin âmin Ya Rahmân Ya Muîn! 

MÜSLÜMAN OLARAK BİZİM VAZİFEMİZ!

Emri bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker!

Dinî, ahlâkî ve hukukî insan hayatını ilgilendiren konularda Allah’ın emirlerini, iyiliği emredip; Allah’ın yasakladığı kötülüklerden-yasaklardan insanları vazgeçirme yolundaki bütün faaliyetleri kapsayan ilahi bir EMİRDİR!

Kur’ân-ı Kerîm’de ma’rûf ve münker kelimeleri dokuz âyette “ma’rûfu emretme, münkeri nehyetme” anlamına gelen ifade kalıplarıyla geçmesinde bu vazifeler yn önemine işaret etmektedir!

“Ey mü’minler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan seçkin bir topluluk bulunsun. İşte onlar, doğru ve kalıcı yatırım yapıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”

(Âl-i İmrân,3/104)

BİR KİŞİNİN IMANINI KURTARMAK! 

“Ebû Hâzim’in, Sehl b. Sa’d’dan (ra) rivayet ettiğine göre, Hz. 

Peygamber (sav) Hayber Savaşı sırasında (Hz. Ali’ye) şöyle demiştir: “...Allah’a yemin ederim ki senin vasıtanla Allah’ın bir kişiye hidayet vermesi, kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır.”

(Buhârî, Cihâd, 143)

Bediüzzaman Said Nursi Emirdağ Lâhikası adlı eserinde bu konuya büyük ehemniyet vererek;

“Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, imanını kurtarmaktır, başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır.”

Diyerek insanları uyararak ,

“sakın benlik ve gurura medar şeylerden çekin. Tevazu, mahviyet ve terk-i enaniyet, bu zamanda ehl-i hakikate lâzım ve elzemdir. Çünkü, bu asırda en büyük tehlike benlikten ve hodfuruşluktan ileri geldiğinden, ehl-i hak ve hakikat, mahviyetkârâne daima kusurunu görmek ve nefsini ittiham etmek gerektir. Sizin gibilerin ağır şerait içinde kahramancasına imanını ve ubudiyetini muhafaza etmesi, büyük bir makamdır”.

Şirket-i mâneviye-i uhreviye makamı!

Madem sizde büyük bir himmet ve kuvvetli bir iman var; tam bir ihlâs ve tam bir mahviyetle, sebatkârâne Risale-i Nur’a şakirt ol-tâ binler, belki yüz binler şakirtlerin şirket-i mâneviye-i uhreviyelerine hissedar ol. 

Tâ senin hayırların, iyiliklerin cüz’îyetten çıkıp küllîleşsin, âhirette tam kârlı bir ticaret olsun.

Dua: “Allah’ım! Bana fayda sağlayacak ilmi öğret, bana fayda sağlayacak ilim ile beni rızıklandır. (Hâkim, Müstedrek, 1, 690)

AMELLERİNE GÜVENMEK 

FELAKET SEBEBİDİR!

“Yaptığın amele güvenip Allah’ın azabından kurtulduğunu sanıyorsan helâk olanların arasında sayılırsın.” Huzeyfe el-Maraşî (k.s)

Mazlumların ve mağdurların umudu “beklenen” TC devleti olarak; yaptıklarımızla değil, bugün zalimler karşısında, safımızı belli edip “Hakk’ın hatırını bütün hatırlardan yüksek tutarak;

Türk ve İslam kardeşlerimizin yanında olmalıyız..!

Vesselam.

WhatsApp bilgi ve ihbar hattı: 0530 200 00 96


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —