Eğitimde Milli Servetin Heba Olması !?!
Israrla yüz yüze eğitime devam
Bütün dünya iki yıldır kovit salgını ve salgının getirdiği yıkımlar ve problemlerle uğraşmaya devam ediyor. Salgınla beraber eğitim/öğretim kurumlarında uygulanan eylem planları ve yaptırımlar, sadece öğrenciler için değil toplumun bütün kesimlerinde faydadan ziyade büyük sıkıntılar bırakarak tarihteki yerini aldı. Çok şükür ki geçtiğimiz yılın Eylül ayından itibaren Millî Eğitim Bakanlığımız net ve iradeli duruşuyla yüze eğitimin yapılmasında taviz verilmedi ve hiç ara verilmeden bütün eğitim-öğretim kurumları öğrencilerine kapılarını açık tuttu.
Geçtiğimiz aylarda zaman zaman yüz yüze eğitime ara verilmesi, hibrit eğitim uygulaması gibi teklifler, konuşmalar, düşünceler kamuoyunda konuşuldu... Bu sütundan yazılarımı takip edenler çok iyi bilir ki, sürecin başından itibaren ilk aylarda mutlak surette birçok sınıf seviyesinde hiç ara verilmeden yüzü yüze eğitim yapılmasınının önemini defaatle yazdım. Televizyon ve radyo programlarında, konferanslarda ve söyleşilerimde de ifade ettim.
Şu an eğitim kurumları, pandemi sürecinde psikolojik ve ruhi ve sıkıntılarla karşı karşıya kalan, ders çalışma alışkanlıklarını kısmen de olsa kaybeden, elektronik cihazlara daha bağımlı hale gelen öğrencilerin, hatta bunların ebeveynlerinin tekrar normal hale getirilmesi için çalışma yapmaktadırlar. Okullarıyla kurslarıyla özel öğretim kurumlarının yetkin ve yetişkin kadrolarıyla çok başarılı olduğunu söylemem, kesinlikle mübalağa değildir. Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi “ Yüz yüze eğitim ülkemiz için milli güvenlik meselesidir”. Çok mecbur kalınmadıkça asla hibrit eğitime bile geçilmemelidir. Geçtiğimiz iki yıl göstermiştir ki, Türkiye bu konuda eğitim ordusuyla ve tedarikçileri ile azami derecede her türlü tedbiri alacak kabiliyete sahiptir.
Hep ifade ettim; Akran eğitimi okulların her alanında ekran eğitimine tercih edilmelidir. Okullar-Her çeşit Özel Kurslar her şeyi ile her yerden, her açıdan daha güvenlidir.
3’lü tedbir
Salgın döneminin üç önemli tedbir ayağı var: Hijyen, maske, mesafe. Şu bir gerçek ki bizim kültürümüzde temizliğin önemi ibadetlerden önce yer almıştır. “Temizlik imanın yarısıdır” diyen bir inanç ve kültüre sahibiz. Toplumumuzun temizlik konusunda kültür ve değerlerimizden aldığı bilgi ve ilham, tam karşılığını görmektedir. Maske konusu ise sıkıntılı bir husustur. Maalesef geçtiğimiz iki yılda kullanılan yer ve mekânlar ile sürekli maske takma konusunda pek doğru olmayan uygulamalar yapılmıştır. Hele açık alanlarda, kalabalık olmayan yerlerde hiç gereksiz olarak maske takmanın zorunluluğun hiç izahı yok.. Çok şükür ki geçtiğimiz günlerde bu yanlışlardan oldukça vazgeçilmiştir. Mesafe konusu ise toplum olarak herhangi bir salgında hiçbir zaman unutmayacağımız, terk etmeyeceğimiz çok önemli tedbirlerdendir. Gerek okullarımızda gerekse her alanda elimizden geldiği kadar salgın tehlikesinin çok azalması veya bitimine kadar bu hususlara dikkat etmek mecburiyetindeyiz.
Milli servetin heba olması!
İcra ettiğim görevler hasebiyle Türkiye’deki bütün eğitim/öğretim kurumlarının çalışmalarını, sorunlarını takip ve izleme durumundayım. Konuyla ilgili olarak, başta Millî Eğitim Bakanlığımız olmak üzere bütün yetkililerle sık sık görüşmeler yapmaktayız. Özel okullarda şu an itibari ile resmi kontenjana baktığımızda 1.500.000 öğrencilik bir boşluk bulunmaktadır. Yani Özel okulların derslikleri şu an itibari ile yarısı boştur. En son bu ay yaptığımız toplantılarda net bir şekilde ifade ettiğim gibi; özel öğretim kurumlarında (ki kursları saymıyorum), bir buçuk milyon öğrenci gelişmiş ülke standartlarında eğitim alabilecekken, maalesef tedbir almadığımız/alamadığımız için bu imkândan öğrencilerimizi ve toplumumuzu mahrum bırakıyoruz. Bunun dışında yaptığımız teklifler ve yeni fikirler çerçevesinde, şayet bu dersliklere kalabalık sınıfları olan resmi okullardan öğrenci geçişi sağlanabilirse, şu anda işsiz olan ve görev bekleyen öğretmenlerden yaklaşık olarak 150.000’in üzerinde öğretmenin özel kurumlarda istihdamı söz konusudur. Şayet bu gerçek görülüp gerekli tedbirler alınır ve resmi okullardaki 1.500.000 öğrencinin özel okullara (ki okullar şu anda derslikleri ile hazırdır) geçmesi sağlanırsa:
Hükümetin 8-10 yılda atayacağı öğretmen sayısı 1-2 yılda otomatikman özel kurumlarda göreve başlayacaktır.
Resmî kurumlardan özel okullara öğrenci geçişi sağlanarak, resmi okullardaki kalabalık dersliklerin de ideal sayıya getirilmesi veya yaklaştırılması sağlanacaktır.
Daha da önemlisi 1,5 milyon öğrencimizin, her açıdan donanımlı okullarda, iyi yetişmiş öğretmenlerle ideal sınıf sayılarıyla eğitim ve öğretim hizmetinin alması sağlanacaktır.
Unutulmamalıdır ki, dünyanın 15-20 yıldır eğitim kalitesini konuştuğu iki ülke olan Finlandiya ve Singapur’un üniversite öncesi eğitim kurumlarının toplam öğrenci sayısı, bizim en iyi şartlarda hizmet almasını teklif ettiğimiz öğrencilerimizin neredeyse yarısının altındadır. Özel okullarımız şu anda binaları ile eğitime destek birimleriyle/donanımlarıyla eğitime hazır haldedir. İmkânlar oluşturulduğunda diğer ihtiyaçları da hareket kabiliyeti güçlü olan kurucuları tarafından çok kısa sürede karşılanıp, öğrencilerimizin hizmetine sunulacaktır.
Yetkililerce malum olan bu gerçek artık dikkate alınıp uygulanarak, yüz binlerce öğrencimize, daha doğrusu böylece aydınlık geleceğimize çok önemli olan katkının yapılmasını ısrarla ve sabırla bekliyoruz.
Diğer STK temsilcilerimizle beraber, bu teklifimizin alt yapısının oluşturulması ve uygulanması konusunda, her türlü fikri destek ve gayretimizi ortaya koyacağımızı da ayrıca belirtmek istiyorum.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.