ESKİ HAL MUHAL YA YENİ HAL YA İZMİHLAL
"Eski hâl, saltanat ve otoriter yönetim şekilleridir. Yani, bu yönetim şekillerinin artık bu asırda geçerli olmayacağını ;
Yeni hâl ise, cumhuriyet ve demokratik yönetim şeklidir. Ki bu asırda artık bunun dışında bir rejim aramak safsata ve izmihlal olacağını ifade ediyor Bediüzzaman Hazretleri.
Şeriat çığırtkanlığı yapanlara sormak lazım. Hangi Şeriat..?
Dört dörtlük, Allah'ın şeriatı ise hay hay, başımız, gözümüzle beraber; ama Hasan'ın, Hüseyin'in Şeriatı ise bizden uzak olsun, bize Demokrasi yeter..!
Ha, bakın! Mevcut rejimle ilgili bir aksaklık veya noksanlık varsa, bu zamanla demokratik usul ve kaideler içinde çözülebilir.
Her rejimde bir noksanlık vardır illaki. Sonuçta rejimleri uygulayan, uygulatanda insandır sonuçta...
O zaman hatanın rejimde değil;kişilerde aranması gerekir. Kuşkusuz her sistem insanoğlunun yararına, mutluluğuna yönelik tasarlanmıştır. Alınan Mercedes marka bir otomobili düşünün. Sürücüsü acemi veya sürüşü kötü ise , bunun kabahati Mercedes'in değil; sürücünündür.
Elbette Kur'ani hükümlere göre hareket etmek, o hükümleri eksiksiz tatbik etmek, ve yine bu konuda azami gayret gösterip,uygulanış biçimini dinî normlara göre dizayn etmek fevkalade güzeldir ; ama bunu gerçekten yapabilecek babayiğit bir yönetici veya yöneticiler var mı, işte orası muğlak.
Başka bir deyişle, Hz Ömeri'n adaletini kendi ülkelerinde gerçekten uygulaybilecek, kalbi iman dolu, son derece vicdan sahibi birileri çıkar mı bunu düşünmek lazım.
Bazı İslâm ülkelerinde uygulanmakta olan yönetim biçimleri Şeriat diye biliniyorsa da ,Kur'andaki şeriatla uzaktan veya yakından en ufak bir ilgisi yok. Çıkarılan ve yürürlüğe konulan yasa ve kararlar ,tamamen yönetim kadrosunun çıkarları doğrultusunda bir seyre tabidir...
Eminim Şeriatçı geçinenlerin birazcık çıkarlarına dokunulsa, hemen "demokratik haklarımızı kullanıyoruz, veya demokratik haklarımız çiğneniyor diye yaygarayı basarlar.
Bunlara vizesiz, pasaportsuz gidin istediğiniz Şeriat ülkelerinin birinde yaşayın deseniz, size hayır diyecekler...
Evet bir zamanlar okullara girmek isteyen kızlarımız; eşleri orduda görevli kadınlarımız başörtülerinden dolayı sıkıntı çekip, epey zülme maruz kaldılar. Bu konuda gösteriler ve bir çok imza kampanyaları da düzenlendi... Gerçekten o dönemlerde, baskı içerikli uygulamalar çok yersiz ve hiç hoş değildi. Ama ne oldu, geçen zaman içinde o sorunlar tek tek hal oldu İşte...Şimdi o kötü günlerin hepsi birer ibret vesikaları gibi geçmişin tozlu raflarında çürümeyi bekliyor...
Sonra Cumhuriyet namaz kılmayın, Oruç tutmayın mı diyor...
İslamın beş şartlarından vaz geçin, dini rüknleri yerine getirmeyin diye baskı mı uyguluyor? Ne yapıyor Cumhuriyet..! Ailevi yaşantınıza, yahut özel yaşamınzıla ilgili konseptlere bir müdahalsi mi söz konusu. Nedir sizin rejimle ilgili sorunlarınız..!
Ülke çıkarına tek bir çivi dahi çakmamış adamların, sırf ülkeyi kaos dumanlarına boğmak için, ellerinden geleni ardlarında bırakmıyorlar...
Diğer bir husus: Sizin Atatürk'e olan onca kininiz,nefretiniz sırf Cumhuriyeti getirdiği için mi?
Efendim neymiş, Osmanlı'yı yıkmış, Şeriatı kaldırıp, yerine cumhuriyeti kurmuş muş... Yahu Osmanlı'yı o mu yıktı..! Osmanlı kendi kendini imha etti...
Allah'a şükür edin ki, Atatük bize böyle bir vatan bıraktı...
Toprakları düşman güçlerinin çizmeleri altında ezilmiş, mondroslarla, Sevrlerle şamar oğlanına dönmüş bir milleti yeniden uyandırıp şahlandıran ; her tarafı bilfiil işgal edilmiş bir ülkeyi kurtarıp ,bizlere bahş eden birine minnettralığınızı, sevginizi göstereceğinize, hergün biraz daha dozunu artırarak karalamaya, ve bu konuda kampanyalar düzenlemeye çalışmanız, bunu yaparkende, adete bir misyon yüklenmenin coşkusuyla göksünüzü kabartmanız sizce nankörlük deği midir..!
İbrahim Suresi, 34. ayet:
Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.
Allah kimseyi nankörlerden etmesin!