Nezir Karayün

Tarih: 21.10.2024 11:45

Hastaneleri Kapatmak Çözüm Değil, Mağduriyet Getirir!.

Facebook Twitter Linked-in

Hastaneleri Kapatmak Çözüm Değil, Mağduriyet Getirir!

Yenidoğan Çetesi Soruşturması, Halkın Sağlığıyla Oynayanlar Adalete Hesap Vermeli

Son günlerde Türkiye'nin gündemine bomba gibi düşen "Yenidoğan Çetesi" soruşturması, sağlık sektöründe büyük bir şok yaratmıştır. Bebekleri özel hastanelerin yenidoğan servislerine usulsüz naklederek haksız kazanç sağladığı iddia edilen çeteye yönelik soruşturma derinleşirken, 22'si tutuklu toplam 47 sanık yargılanıyor. Yalnızca hastalar değil, halkın sağlığıyla oynayan bu yapının çökertilmesi, yargı sürecinin titizlikle sürdürülmesi ve suçluların en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor. Peki, bu süreçte adaletin nasıl işlemesi gerektiği ve masum çalışanların haklarının nasıl korunacağı konusunda ne yapmalıyız?

Ruhsat İptalleri ve Çalışanların Durumu

Soruşturma kapsamında Sağlık Bakanlığı, adı geçen hastanelerin ruhsatlarını iptal etmeye devam ediyor. Son olarak, 8 hastanenin daha ruhsatı iptal edilerek bu sayı 10’a yükseldi. İptal edilen hastaneler arasında şu isimler yer alıyor:

1. Özel Avcılar Hospital Hastanesi

2. Özel TRG Hospitalist Hastanesi

3. Özel Birinci Hastanesi

4. Özel Güney Hastanesi

5. Özel Bağcılar Medilife Hastanesi

6. Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi

7. Özel Reyap İstanbul Hastanesi

8. Özel Şafak Hastanesi Bağcılar

9. Özel Silivri Kolan Hospital Hastanesi

10. Çorlu Reyap Hastanesi

Bu hastanelerin ruhsatlarının iptal edilmesi, burada çalışan doktorlar, hemşireler ve sağlık personelini zor durumda bırakabilir. Ancak, bu süreçte adaletin yerini bulması adına dikkat edilmesi gereken bir denge olmalı. Masum sağlık çalışanları mağdur edilmemeli, suçsuz olan personelin hakları korunmalı. Devletin bu noktada yapacağı en etkili hamle, hastaneleri kapatmak yerine bu kurumlara kayyum atanması olabilir. Kayyum atanarak, sağlık hizmetlerinin aksaması önlenir ve çalışanların iş güvencesi sağlanır. Halkın sağlık hizmetlerine erişim hakkı korunurken, bu hastanelerde usulsüz kazanç sağlayan yöneticiler ve çete üyeleri de yargılanmalıdır.

Sorumlu İsimler Kimler? Ünlüler ve Eski Siyasiler Nasıl Yargılanmalı?

Soruşturmada, yalnızca hastane yönetimlerinin değil, aralarında eski Sağlık Bakanlığı yetkilileri, CHP meclis üyeleri ve kamuoyunda tanınmış ünlü isimlerin de olduğu çeşitli kişiler hakkında iddialar yer alıyor. Bu noktada, adaletin herkes için eşit şekilde işlemesi gerektiği kanaatindeyim. Kamuoyunda tanınan isimler, görev yaptıkları dönemdeki faaliyetlerinden dolayı özel bir muamele görmemeli aksine, suçlu oldukları tespit edilirse, topluma verdikleri zararın büyüklüğü göz önünde bulundurularak daha ciddi şekilde yargılanmalıdırlar.

Anayasamız, "Kanun önünde eşitlik" ilkesini açıkça ortaya koyar. Bu ilkeye göre, kimseye özel ayrıcalık tanınamaz ve herkes kanun önünde eşit bir şekilde yargılanmalıdır. Bu sebeple, adı geçen eski yetkililer, siyasiler ve ünlü isimler de aynı adli süreçten geçmeli ve suçları sabit görüldüğünde hak ettikleri cezaları almalıdırlar. Bu kişilerin toplumun güvenini istismar etmiş olması, cezalarının hafifletilmesi için değil, aksine daha sert önlemlerle yargılanmaları gerektiğini düşünüyorum.

Yenidoğan Bebekleri Ölüme Terk Edenler Ne Yapmalı?

En önemli soru ise bu insanlık dışı uygulamayı gerçekleştiren, savunmasız yenidoğan bebekleri usulsüz yollarla para uğruna riske atan doktorlar ve hastane yöneticilerine nasıl bir ceza verileceği merak konusu iken, sağlık sistemimizde etik dışı davranışlar gösteren, bebekleri ve ailelerini kandıran bu cani kişilerin en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor. Mevcut yasalarımız bu tür suçlar için ciddi cezalar öngörüyor, ancak kamu vicdanını rahatlatacak bir adalet süreci de hayata geçirilmelidir.

Ceza Kanunu’nda sağlıkla ilgili suçlar, özellikle "ölüme neden olma" veya "kötü muamele" kapsamına girdiğinde oldukça ağır sonuçlar doğurabilir. TCK'ya göre, kamu sağlığına zarar veren ve kasten insan hayatını riske atan kişiler hakkında hem ağır para cezaları hem de hapis cezaları verilebilir. Bu suçun mağdurlarının savunmasız yenidoğan bebekler olması ise verilecek cezaların daha ağır olması gerektiğini göstermektedir. Dolayısıyla, bu kişiler hem mesleklerinden men edilmeli hem de suçun ağırlığına uygun şekilde yargılanmalıdır.

Kayyum Atanması ve Devletin Sorumluluğu!

Hastanelere kayyum atanarak, devlet bu süreci hem kamu sağlığını koruyarak hem de suçluları adalete teslim ederek yönetebilir. Kayyumlar, sağlık hizmetlerinin aksamasını engelleyerek hastaların ve çalışanların mağduriyetini en aza indirebilir. Aynı zamanda, suç şüphesi taşıyan yöneticiler ve doktorlar adli soruşturma kapsamında görevden el çektirilebilir ve hastaneler devletin denetimine geçebilir. Bu süreçte Sağlık Bakanlığı’nın önleyici ve düzenleyici rolü, sağlık sektöründe güvenin yeniden inşa edilmesi açısından kritik öneme sahiptir.

Devlet, hem hasta haklarını hem de sağlık çalışanlarının haklarını koruma sorumluluğundadır. Suçlular adil bir şekilde yargılanırken, hastanelerin kayyum yönetiminde faaliyetlerine devam etmesi, toplumun güvenini yeniden kazanması açısından gereklidir. Hastane kapatma gibi radikal kararlar yerine, bu tür çözüm yolları hem halk sağlığını hem de sağlık çalışanlarını koruyacaktır.

Sonuç: Adaletin Herkes İçin Sağlanması Gerekli

Yenidoğan Çetesi soruşturması, sağlık sistemimizde ciddi bir yara açmıştır. Ancak bu süreçte adaletin herkes için aynı şekilde işlemesi, hem suçluların hak ettikleri cezayı almaları hem de masumların mağdur edilmemesi büyük önem taşımaktadır. Devletin bu süreci adalet, eşitlik ve halk sağlığını gözeterek yönetmesi, toplumsal güvenin yeniden tesis edilmesi açısından büyük bir adımdır.

Bebeklerimizi para için riske atan, ailelerin güvenini kötüye kullanan ve halk sağlığına zarar veren bu kişilerin en ağır şekilde cezalandırılması, hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Bu çete davası, yalnızca bir adli süreç değil, aynı zamanda toplumsal vicdanın rahatlaması için verilen bir mücadeledir. 

Türkiye bir hukuk devletidir. Suçluların en ağır bir şekilde cezalandırılacağına inanıyor, Hoşça Kalın Dostça Kalın diyorum…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —