İçki hakkında...
Bazı aşık şiirlerinde geçen şarabı, yeni rakı zannedip medhiye yazan entelektüellerimizin olması ahir zaman alameti midir!
Akili böyle olan milletime sanki çok yardım edilmelidir.
Aslında içki içmekten, haram yemekten daha fenası, marifetmiş gibi bunlarla övünmek ve neşretmektir.
Geçen yaz başta sahil, içki atıklarından geçilmiyordu. Birini bir adama gösterip:
-Hiç değilse insan bunları çöp kutusuna atar yahu, dedim. Adam umarsızca kestirip attı:
-İnsan değil onlar!
İnsan olmaya bağlamak doğru mu, takdir sizin...
Asıl bu artan içki furyasının nedeni nedir?
Eğlencenin de meşru çerçevede yeri vardır.
Bu fiilin nedeni, esrime, kendinden geçme hissi ise bunun daha masum yolları bildirilmiştir:
“Esridi Yunus’un özü...” örneğindeki gibi.
Demek bu yolda da esrimek, ser hoş-başı hoş olmak, diye bir neş’e var.
“Şarâb-ı aşkını nûş ettir yâ Rab
İçelim imânla bayrâm edelim
İrci'î hitâbın gûş ettir yâ Rab
Göçelim îmânla bayrâm edelim”
Elbette hazret bu mısralarla başka bir yolu talep ediyor.
Bu gibi irfana hitap eden pek çok mısralardan anlaşılan, harama bulaşmayan ve ibadetlere devam ile helalinden benzer haller bizden önceki atalarımıza ihsan edilmiştir.
O şiirlerden herbirini yazsanız kitaplar olur:
“Açıldı çün bezm-i elest
Devr eyledi peymânesi
Andan içenler oldu mest
Ayılmadı mestânesi
Ol bâdeden kim nûş ider
İçdiği dem serhôş ider
Deryâ gibi ol cûş ider
Esrük olur dîvânesi
Aç gözünü Hak ile bak
Oku Hüdâyî'den sebak
Kâmil olurmuş ehli-i Hak
Doğmazdan evvel ânesi”
Bu konuda bir büyüğümüzün şu sözü de önemlidir: Bizler kendimizi kaybetmek değil kendimize gelmek için buradayız.
Muradı, kendinden geçtikten önce mi yoksa sonraki mi bir durumdu bilemiyorum.
Belkıs ile Süleyman ışka düçar oldular
İsteyüb bulmadılar bu derdin dermanını.