1976 yılında stajımı tamamlayarak devlet memurluğuna ilk adımı attığım yıllar! Bursa’dayım Bursa’da büyük bir yaprak tütün işletme müdürlüğü devasa bir bina orada görevliyiz bekarlık günlerimiz..!
O yıllar Türkiye’nin en gergin yılları..! Türkiye’de koalisyon hükümetleri en fazla bir veya iki yıl süren hükümetler, siyasi transferler ekonomik yüksek enflasyonlar, sağ-sol çatışmaları bazen günde 10-15 kişinin ölüm haberini aldığımız velhasıl kimin eli kimin cebinde, at izi it izine karışmış çok kötü kokular karanlık ki ne karanlık günler..!
İhtilaller ülkesi Türkiye!
1980 ihtilaline hazırlanan zemin nihayet ABD’nin yetiştirmeleri eliyle ülkede sağdan ve soldan yüzlerce kişinin idam edilip binlerce kişinin mağdur edildiği o yıllara hep beraber Selimiye Askeri Kışlalarında, Mamak’ta tutuklanan ifadeleri alınan gençlik Medreseyi Yusufiyelerde o yol arkadaşlarımıza yardım ve destekle o günleri yaşayarak geçirdik..!
Askeri idare bizi Anadolu’daki aktif görevinden merkeze çekti!
Şer gibi gördüğümüz bu hadise bizim bugünlere gelmemizde belki ilk adımına attığımız İstanbul Üniversitesi’nde mastır ve doktora çalışmaları yapmamıza ve daha sonra da ABD’de devlet görevlisi olarak hem post doktora, hem de mahalli idareler, tarım alanlarında tütün çiftliklerinde çalışma yapmak üzere pek çok sahada bilgi görgü arttırmamıza vesile oldu!
Kim bilir belki Anadolu’da yüksek maaşla meslektaşlarım gibi çalışsaydık bugün bu yazıları yazan Ahmet Maranki olmayacaktık.!
Şükret! Sakın şikâyet etme... !
Bu kainatı geceyi gündüzü alemleri yaratan Cenab-ı Rabbil alemin ‘ol’ demeden kimse bir şey olamaz, öl demeden de seni hiç kimse öldüremez..! Hakikaten her zamanki gibi hocam haklı çıktı! Bütün niyetlerimiz gerçek oldu!
Biz tütün eksperliğinden, İÜ Orman Fakültesi’nde endüstri ve teknoloji mühendisliğine, daha sonra da aynı üniversitede siyaset ve çalışma ekonomisi alanında mastır doktora programları ile akademik âleme geçtik .!
Devlette önce hac ibadetimizi yapacağız!
1980’li yıllar zor yıllardır, rahmetli gün Sazak teröristlerce öldürülmüş devlet kurumlarında olan birkaç arkadaşımız da söz vermiştik! İlk önce evimize televizyon dahi almadan önce hac ibadetimizi yapacağız ama nasıl olacaktı..!
Hac, kurban, bayram..!
Bugünün de yazımın konusu olan 1987 yılında rahmetli Turgut Özal döneminde ilk haccımı rahmetli Necmettin Erbakan hocamın Suud kralından aldığı izinle özel araçlarımızla o zamanki yakın dostlarımız şimdiki Albayrak Holding & Yeni Şafak Grubu Nuri, Mustafa Albayrak ekibi ile ve tabii ki şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Ömer Yararbaş kardeşim ve çok eskimez dostlarla ilk haccımızı yapıp, ilk kurbanımızı da ortak deve keserek bayramı da Mekke ve Medine kutsal topraklarda eda etmek nasip oldu…!
Benim ilk haccım gibi bütün ekiptekilerin de ilk hacı yanında bir ilkte ilk defa devreden kurbanı yapmak nasip oldu! Hac dönüşünde de yol boyunca bütün bölge ülkelerinin Bağdat, Musul, Kerkük, Erbil şehirlerini ziyaret ettik!
Enerjili taş Hacerülesved fotoğrafını çekiyor!
O zamanlar hac gibi umre de yılda bir defa idi! Biz hacdan bir ay kadar önce gittiğimiz için Mekke’de adam yok gibiydi! Her gün Kâbe’de Hacerülesved’in önünde oturur ibadet ederdik..! İnşallah Hacerülesved yüksek enerjisiyle o günkü görüntülerimizi ana diskete kaydederek; Arş-ı Âla’ya kader noktasında paylaşımını yapmıştır..!
Tabi o yıllarda şimdiki gibi büyük oteller, yollar ve imar ve Kâbe’yi tepeden bakan ne Kâbe duvarları ne de şeytan kuleleri yoktu!!! Sadece atalarımız Osmanlı’nın yaptırdığı Kâbe yüksekliğini geçmeyen zarif kubbeler vardı!! Haftada üç gün cuma, cumartesi, Pazar, Arabistan’da tatil olduğundan biz de üç günü Kâbe’nin en üst katında Kâbe’nin bütün elektrik donanımından sorumlu, Allah rahmet eylesin elektrik yüksek mühendisi Selahattin Yeşilyurt kardeşimizin yanında geçirirdik!
Neredeyse Kâbe’den üç gün hiç dışarı çıkmadan orada vazifelerimizi yapar, bu arada da beş vakit namazı Kâbe’de kılar, tesbihatlarımız ve nur derslerimizi, sohbetlerimizi de ihmal etmezdik..!
Kâbe’den ilginç bir hatıra..!
Diğer bir hatıramda bir gün Yeşilyurt kardeşim bugün dışarı çıkmayın önemli bir hadise olacak dedi! Biz de meraklanmıştık o gün Kâbe’nin en üst katında her zamanki gibi yerimizde Kâbe’yi temaşa edip namaz, evlat, eskar ve tesbihatlarımızı yaparken bir anda Kâbe’de bir hareketlilik oralar Kâbe’nin içindeki bütün insanlar ve görevliler özel görevliler tarafından dışarı çıkarıldı..! Biz en üst katta olduğumuz için biz içeride kalmıştık..! Ve biraz sonra kral ve akrabaları, kadınlı-erkekli büyük-küçük, çocuklu büyük bir grup Kâbe’nin içine doğru giriş yaptı!
Önde kral herkesin kara milli kıyafetli cübbeleri, kadınların yine siyah renkli feraceleri, çocuklardaki kıyafetler ise Frak elbise biçimdeydi..! Herkes bu şekilde tavaf vazifesini yaparak Kâbe’nin gül suyuyla yıkanması işlemi yapıldı..! 36 sene önce bir hac, kurban ve bayram hatıramızı tarihe kayıt düşsün diye önemine binaen sizlerle paylaştım.!
Kurban paylaşmaktır!
Kurbanlarımızı Allah kabul ederse birini “ Türk İslam dünyasına”, birisini “Afrika İslam dünyasına” göndererek en azından nefsimize bir empati yaparak bugün hiç et yemeyenlere Allah’ın ikramı olarak belki kıyamet günü bize şahitlik eder diye kurbanlarımızla destek olmak istedik..! Bayramlar o gün olsun ki, atalarımızdan bize miras kalan Misak-ı Milli sınırlarımız başta olmak üzere bütün dindaş ve soydaşlarımıza sahip çıkmalıyız!
Bayramlarda başta doğduğumuz ata-baba topraklarını, kabirleri ziyaret!
Fatihalarla bu vazifeleri ihya etmeyi, yaşayarak gösterebilirsek; gelecek nesiller de bizlerin arkasından Fatiha okuyacaklardır!
“Allah’a kurbanlarınızın ne etleri ulaşır, ne de kanları. Ona ulaşan takvanızdır...” (Hac, 37)
Paylaşmak en güçlü tebliğ yolu “Hac” ve “Kurban” ibadetini yerine getirdiğimiz bu kutlu günde, sizin, ailenizin ve tüm Türk-İslam âleminin bayramını tebrik ederim.
WhatsApp bilgi ve ihbar hattı: 0530 200 00 96
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.