21.07.2024 14:50:00

600

Aynur YAVUZ

 

İyilik Ordusundan bir nefer eksildi...

 

Hayatın yegâne gayesi; Allah’ın varlığını bilmek, onun rızasını kazanmak, onun yarattığı biçimde kalmak, hilkate tabi olmak, onun istediği gibi yaşamak, ona kul olmak, emir ve yasaklara riayet ederek dünyadaki yolculuğu tamamlayarak imtihanı kazanmaktır.

Evet sevgili dostlar, dünya ahirete hazırlanmamız için inşa edilmiş kısacık bir konaklama yeridir. Bu kısa konaklamada ne kadar ibadet kulluk ve iyilik yaparsak, ahiretimizi o nispette inşa ve ihya etmiş oluruz. 

“Dünya ahiretin tarlasıdır” 

Bu dünya hayatında ne ekersek onu biçeriz. Mal mülk, evlat, eş hepsi kabir kapısına kadardır.

Bir cenaze gördüğüm zaman ibret nazarı ile bakarım.

“Ey Mevta, dünya sürgünün bitti varsa dertlerin sıkıntıların an itibarı ile sona erdi. Şimdi sürekli konaklayacağın yere ahirete intikal ediyor, Rabbine kavuşuyorsun peki yanında ne götürüyorsun” diye sorarım iç dünyamda.

Her cenaze beni etkiler, dünya hayatının kısacık olduğunu zamanı geldiğinde ahirete göçeceğimizi hatırlatır.

 

Bir ömür çalış çabala mal mülk biriktir ama yanında hiçbirini götüreme varislerine kalsın!... 

Sadece götürebildiğin öldükten sonra dirileceğin ve hesap vereceğin inancı ile yaptığın ve yapmadıkların. 

 

Yine bir cenazedeyim. Musallada yatan er kişiyi tanıyorum. Size vatani aslisine giden bu güzel insandan bahsetmek istiyorum. 

19 Temmuz Cuma günü rahmeti Rahmana yürüyen Fahrettin AKIŞ ağabeyimizden. 

Fahrettin ağabey kendisi ve ailesi iyilik ordusunun birer neferleri.

Kızı Elif Hanım sayesinde tanıştık rahmetli ağabeyimizle. Hayırsever olduğunu biliyorduk fakat İki yıl önce evinde ziyaret ettiğimizde dünyanın birçok ülkesinde yetimleri olduğundan, su kuyuları açtırıp, susuzluktan kuruyan bedenleri ferahlattığından yine Afrika’da cami yaptırdığından hiç söz etmemişti. 

Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimizin; 

“(Allah’ın kıyamet gününde kendi gölgesi altında gölgelendireceği yedi sınıftan altıncısı) Sağ elinin verdiğini sol elin duymayacak şekilde gizlice sadaka veren kimsedir) hadisi gereğince yaptığı iyilikleri anlatmayı doğru bulmuyor geçiştiriyordu. Yaptığı iyilikleri konuşmayı sevmiyordu. 

 

Bosna savaşının da cephe gerisindeki gizli kahramanlarından olduğunu duyduğumda merakıma yenik düşmüş kızı Elif hanımı soru yağmuruna tutmuştum. Bosna savaşının en şiddetli olduğu dönemde bir mangayı teçhizatları ile birlikte donatıp giydirmiş ve ben de bunu bilen nadir kişilerden biri oldum.

Yetim babasıydı Fahrettin ağabey aynı zamanda fakir babası da. 

Kızı Elif hanımdan dinledik. Merter’de evinin altında çocuk kıyafetleri satan dükkanına gelen, aman dileyenleri asla boş göndermez, sokakta kalan kimsesizleri dükkanına alır, karınlarını doyurur, ceplerine harçlıklarını koyar öyle gönderirmiş.

 

Ölümü de güzel olmuş Fahrettin ağabeyin. Hastalanıp yatağa düşüp evlatlarına yük olmadan, okunan Kuran’a eşlik ederek Allah Allah diyerek hakka yürümüş. 

Cenazesi Merter’de evinin karşısında bulunan, cemaati olduğu Veysel Garani camiden kalktı. Termometrelerin 40 dereceyi gösterdiği aşırı sıcak bir günde kalabalık bir cemaat, caminin avlusunda onu ebedi istirahatine göndermek için toplanmıştı. 

 

Arabayı biraz uzağa park edip camiye gelene kadar kan ter içerisinde kaldık. Cami avlusuna adımımızı attığımızda tatlı tatlı esen rüzgâr karşıladı bizleri. İçimizi serinletti ferahlattı.

Hayattayken insanları yormayan, kırmayan, incitmeyen Fahrettin ağabeyin hürmetine Allah (c.c) gelenleri sıcağıyla boğmuyor, aksine tatlı bir meltem ile serinletiyordu.

Cenaze namazı kılınırken çıkan rüzgâr şiddetini daha da artırarak hafifçe salladı insanları. O sırada sanki bir değil birkaç el sırtımı sıvazlıyor gibi hissettim işte o an tarifi mümkün olmayan duygu seline kapıldım.

Musalla taşında yatan Fahrettin ağabey değil de benmişim gibi hissettim. Ölüm bile güzel göründü gözüme ve mırıldandım, Fahrettin ağabeye inşallah melekler yoldaşlık ediyor dedim. 

 

“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber…”

Elhasıl; Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.

Unutmayalım, Ahiretteki simalarımız ve bedenlerimiz, dünyadaki manevi yapımıza göre teşekkül edecek. 

Kıyamette yaratılışımız dünyadaki ruhani yaşayışımıza göre… 

Cenabı Hak, Salih kimselerin simalarını ve bedenlerini ruhani güzelliklerine göre ihsan edecek.

 

Bu bakımdan;

Hayatı daima son nefes ve ahiret endişesi içinde yaşamalı, her an öleceğimizi ve ilahi huzurda hesap vereceğimizi unutmamalıyız.

Yanımızda götüreceğimiz şeyin Salih amel olduğunu, bununda Şirk koşmamaktan, kul hakkı yememekten, yetime, dula, yaşlıya ve ihtiyaç sahibine yardım etmekten geçtiğini unutmamalıyız.

Rabbim bizleri Şeytanın tuzaklarından korusun, Müslümanca yaşayıp, Müslüman olarak ölmeyi nasip etsin.

Peygamber efendimiz başta olmak üzere ahirete intikal eden cümle geçmişlerimiz ve Fahrettin ağabeyimizin ruhu için el Fatiha…


Zekeriya Şahin
10.09.2024 08:24:43
Gruba yeni katılan arkadaşınız Zekeriya Şahin.. Dünyanın mana ve ehemmiyetini çok güzel anlatan bir yazı kaleme almışınız.. Elinize emeğinize sağlık...

TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.