27.08.2015 17:18:54

581

İlhan Beyazal

Dünya, bilim ve tekniğin gelişmesi ile gelmiş olduğu teknolojik seviye toplumların gündelik yaşamlarından, devletlerin siyasi ve ekonomik süreçlerine kadar tamamına sirayet edecek bir etki doğurmuş ve yeni bir toplumsal düzen oluşturmuştur.

Gelinen bu durumda toplumlar üzerinde gerçekleşen algı yönetim süreçleri yine teknolojinin bu imkânları ile çok boyutlu bir hal kazanmıştır. Bu süreçler göstermektedir ki Dünya halklarının belli yapılar tarafından manipüle edilmesi çok daha mümkün ve kolay kılınmıştır. Bu süreçler globalleşen bir dünyanın sonucu olarak da karşımıza çıkmaktadır. Ancak teknolojinin gelmiş olduğu bu nokta pozitif sonuçlar doğurduğu gibi kişiler ve toplumların gelişimi sürecinde negatif etkilere de neden olabilmektedir.
Daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi dünya da gelişen teknoloji ve insanların ihtiyar kürede daha rahat bir yaşam sürmeleri anlamında gerçekleşen dönüşümler, kişileri konformist bir yaşama sürüklenmelerine ve çevrelerinde cereyan eden sorunlara kayıtsız kalmalarına sebebiyet vermiştir. Bu konformizm çağımızın bilinmeyen gizli bir hastalığıdır. Özellikle gençler üzerinde oluşan bu sürecin az öncede belirttiğimiz gibi en önemli etkeni teknolojidir ve kapitalizmin bireyselci tüketim anlayışıdır.
Bugün büyük kitle hareketleri, teknoloji ürünü olan sosyal medya aracılığı ile gerçekleşebilmekte aynı zamanda denetim ve kontrol mekanizmasının nispeten de olsa azaldığı mecralarda dünya siyasi tarihini etkileyen hadiseler baş gösterebilmektedir.
Aynı zamanda toplumların gündemleri çok çabuk yönetilebilmekte ve çok kısa süreler içerisinde toplumsal tepkiler karar alıcıların istekleri doğrultusunda kanalize edilebilmektedir. Peki, bütün bu yaşanan süreçlerde halk nasıl oluyor da yaşanan hadiseleri sual etmeden tatbik edebiliyor. Bu basit gibi görünen ancak büyük kitle hareketleri ile ülke ekonomilerinin manipüle edildiği toplumsal kaotizm ile politik anlamda ve uluslararası alanda ülkelerin yaptırımlara maruz bırakıldığı bir düzen oluşmuştur. Ve bu düzenin teknolojiyi ve algı yönetimini iyi başarabilen ülkeler tarafından kurgulandığı gözlemlenmektedir.
Peki Türkiye bu sürecin neresindedir. Bunları bir kaç örnek ile açıklamak gerekirse; yakın zamanda doğu Türkistan'da yaşanan zulüm ile alakalı sosyal medyada ve diğer yazılı görsel medyada kapsamlı bir algı operasyonu gerçekleştirildi. İnsanlar sosyal paylaşım sitelerinden Çin'in uygulamış olduğu bu zulme kayıtsız kalınmaması gerektiğini ve herkesi bu konuda duyarlı olmaya davet etti. Buraya kadar her şey normal seyrindeymiş gibi algılanabilir ancak ortada bir sorun vardı doğu Türkistan ile alakalı güncel hiç bir görsel bulunmamaktaydı. Üç dört yıl öncesinde paylaşılan fotoğraflar sanki bugün yaşanıyormuş gibi paylaşılması bu operasyonun muhtevasına ilişkin ipuçları vermektedir. Bu süreç üzerinden hükümet Doğu Türkistan'da yaşanan zulme kayıtsız kaldığı için eleştirilmekte idi ve bu anlamda devlet yetkililerinin Çin'e yapacağı ziyaret öncesi bir baskı oluşturulmuştur. Evet, görüyoruz ki bir kaç ufak algı operasyona iki ülke arasında ki hem diplomatik hem de ekonomik ilişkileri ne şekilde etkilediğinin en çarpıcı örneğidir.
Bu anlamda toplumlar olarak kamuoyunda kopartılan yaygaraların akıl süzgecinden geçirilmeli, uluslararası karar alıcılarının kuklası ve onların egolarının bir enstrümanı olunmamalıdır.
İnsan, adalet ve düzen güneşini kendi ufuklarında doğurabilmesi aklının ve vicdanını bir biri ile uyumu sayesinde gerçekleşecektir. Teknolojinin insan doğası üzerinde oluşturmuş olduğu tahribatları yine insanın kendi ruh dünyasında bulacağı kuvvet ile onaracaktır.

TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.