Koyun İçin Nota Farketmez
" Çoban çalar kavalı, Koyun dinler mavalı"
Çoban ne çalarsa çalsın; koyun için nota fark etmez. Bu söz, yüzeyde bir doğa gözlemi gibi görünse de, insan hayatının derinliklerine ışık tutan bir hakikati taşır. Çoban, bilgi, irade ve erdem sahibi olanı temsil eder; kaval ise onun eylem ve sözlerini… Koyun ise toplumun, insanın ya da kalplerin saf ve çoğu zaman seçici olmayan tarafını simgeler.
Çoban çalar kavalı; onun sesi ne kadar güzel, ne kadar melodik olursa olsun, koyun için bu melodinin notası, tonu veya ritmi bir fark yaratmaz. Koyun, kendi algısı ve sınırlı idraki çerçevesinde dinler; kendi anlayışına uygun olanı ya anlar, ya da göz ardı eder. İşte burada hikmet saklıdır: İnsanların çoğu, bilgiyi, hikmeti, öğüdü veya hakikati, verenin kudretine veya yetkinliğine değil, kendi hazır bulunuşluklarına göre alır.
Bu durum, toplumsal ve bireysel hayatımızda sıkça kendini gösterir. Bilge bir öğretmen, en derin hakikatleri anlatsa bile, öğrencisi ruhunu açmamışsa, kulağı işitir ama yüreği anlamaz. Dahi bir lider, adalet ve merhametle yol göstersin; halk, kendi bakış açısıyla dinler, kimi zaman yalnızca kendi arzularını duyar.
Sözün ikinci kısmı ise bize başka bir hakikati fısıldar: Çoban çalar kavalı, koyun dinler mavalı. Yani, herkes kendi algısı, kendi hikayesi ve kendi mânâ dünyası ile duyar ve yorumlar. Gerçek, sadece çobanın çaldığı kavalda değil; dinleyenin hazır oluşunda ve idrak kapasitesindedir. Hakikati vermek kadar, onu alacak kalbi hazırlamak da önemlidir.
Bu söz bize şunu öğretir: Bilgi, hikmet ve rehberlik, sahip olduğumuz kadar, karşıdaki tarafından alınmaya da bağlıdır. İnsanlara en güzel öğütleri vermek, en doğru yolu göstermek bir hazinedir; ama o hazinenin değer bulması, karşı tarafın gönlünde ve zihninde yer açmasına bağlıdır. Eğer insanın kalbi kapalıysa, en değerli öğütler de kulağından girer, kalbine ulaşmaz.
Ve nihayetinde, bu söz bir tevazuyu da öğütler: Çoban ne kadar mahir, ne kadar kudretli olursa olsun, koyun kendi dinleyiş tarzında dinler; övünmek, kendi kudretini ön plana çıkarmak boşunadır. Hikmet, ancak tevazu ile verildiğinde ve karşıdaki için erişilebilir hâle geldiğinde gerçek değerini bulur.
Öyleyse, hayatın her alanında: Öğüt verici, öğretici, rehber veya lider, çobanın kavalı gibi melodik ve kudretli olabilir. Ama dinleyici, koyun gibi algısına göre dinler. İşte gerçek hikmet, hem çalmayı bilen çobanda, hem dinlemeyi bilen koyunda, hem de sabır ve tevazu ile ikisini birleştirebilen yüreklerde saklıdır.
Çoban ne çalarsa çalsın; ama önemli olan, kimin neyi dinlemeye hazır olduğudur. Ve her kul, kendi mavalını duyar; kendi idrakinde işitir. İnsan, işte bu farkındalıkla hem kendini hem çevresini anlamaya başlar.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.