ÖĞRETMENLER GÜNÜ VE YAZ BOZ TAHTASI
Değerli okurlarım bu yazımda öncelikle 24 Kasım Öğretmeler Günü dolayısıyla değerli öğretmelerimiz ve öğrenci arkadaşlarımın nezdinde Milli Eğitim Bakanlığı’na seslenmek istiyorum.
Sizler dünyanın en kutsal mesleğini icra etmektesiniz. Biliyorum ülkemizde eğitim politikalarının aşırı değişkenliği nedeniyle hem öğretmenler hem de öğrenciler ve ailelerin kafası karışık. Hızlı ve iyi düşünülüp uzmanları tarafından kamu önünde tartışılmadan genel kabul görmeden yapılan her değişiklik bir anlamda gelecek nesillerin kaybedilmesine sebep oluyor. Her şeyin başı eğitim demenin ne kadar yetersiz olduğu bu gün geldiğimiz noktada açıkça bellidir. Sorunlarımız dağ gibi büyümektedir.
Eğitim aileden başlar elbette. Çocuk doğdu andan itibaren eğitilmeye, öğretilmeye başlıyor. Kim tarafından? Öncelikle annesi tarafından. O halde annelerin iyi öğretmenler ve rol modelleri olması gerekiyor. Anlayacağınız tüm yollar kadının iyi eğitilmesine çıkıyor. Bir kısır döngü içinde bocalayıp duruyoruz. Uzun zamandır bu konular üzerine kafa yoruyorum. Bana göre başlangıç noktası Milli Eğitim Bakanlığıdır. Tüm paydaşların katılımı ile verimli bir çalıştay yapılmalıve burada kısa, orta ve uzun vadeli planlar ve politikalar oluşturulmalıdır. Özellikle bunların Türkiye şartlarında uygulanabilir, alt yapısı oluşturulabilir olması, bunu denedik olmadı başka bir şey deneyelim denmeyecek, bilimsel verilerle desteklenmiş olması gerekir. Benim kanaatim öncelikle bu ülkede hangi dallarda kaç öğretmene ihtiyaç var? Bu öğretmenlerin nitelikleri ne olmalı? Onların eğitim sistemleri ve eğitim fakültelerinin alt yapısı ihtiyaca cevap verebiliyor mu? Eksikleri neler ve nasıl hızlıca giderilebilir? Öğretmenlerimizi eğiteceklerin nitelikleri yeterlimi? İşlerini mutlu ve istekli yapacak imkanlara ve özlük haklarına sahipler mi? Sorularına gerçekçi cevaplar oluşturulup gereğinin yapılmasıdır. Mevcut öğretmenlerin durumunun da ivedilikle benzer sorularla ortaya konması gerekli. Hangi alanda kaç öğretmen eksiği var? Açıkta bekleyenler ile bu açık giderilebilir. Yıllarca mesleğinden uzak kalmış ve çalışmakta olan öğretmenlerimize meslek içi eğitim verilerek istenilen beceriler kazandırılabilir ve yeni eğitim politikaları öğretilebilir. Elbette öğretmenlerimizin de mutlu ve verimli çalışmalarını sağlamak için ekonomik düzeyleri ve özlük hakları düzeltilmelidir. Eğitim sisteminin diğer bir ayağı ise fiziki koşullardır. Yeterince ve uygun koşulları sağlayan okullar var mı? Ne yazık ki bu soruya hayır demek zorundayız. Hele birleştirilmiş okullarda bir sınıfta 60-70 öğrenci ile kaliteli bir eğitim yapmak zor. Bu zorluk hem öğretmen açısından hem de öğrenci açısından giderilmelidir. Tam gün eğitime geçiyoruz demeden önce alt yapının hazırlanması şart. Yoksa sözler havada uçar gider, sorunlarda bizimle yaşamaya devam eder. Elbette tüm bunları yapmak için ekonomik bir alt yapıda gerekli. Lüzumsuz harcamalar kısılsa, lüks arabalar satılsa, eğitim seferberliği ilan edilip, halkımız samimiyeti görse, eminim gerekli katkıyı yapacaktır. Geleceğimiz iyi yetiştirilmiş, özgür düşünebilen, üretebilen nesillere bağlı olduğuna göre; kısa, orta ve uzun vadeli ekonomik planlarda en büyük payın eğitime ayrılması gereğinin yerine getirilmesi ile işe başlanabilir diye düşünüyorum.
Son zamanlarda çocuklarımızın psikolojisini yerle bir eden sınav sistemlerini tartışmaktayız. Okullarımız aynı kalitede ve meslek eğitimi veren yada temel liseler olarak yalnızca ikiye ayırılsa, ilk ve orta öğretimde etkili rehberlik servisleri ile çocuklarımız yetenekleri ve ilgilerine göre yönlendirilseler, aileler hangi okula giderse gitsin çocuğunun kaliteli bir eğitim alacağından emin olsa, böylesi çocukları yıpratan, bazılarına intiharı bile düşündüren, acımasız bir yarış atmosferi oluşur muydu? Değerli veliler her çocuğun üniversite okuması şart değil. Her çocuk üniversiteye girecekmantığı ile dünya kadar üniversite açıldı. Sonuç ne oldu? Haberlerde bu sorunun cevabını alıyoruz. İki üniversite bitirmiş, yüksek lisans yapmış, doktora yapmış işsizler. O halde çözüm nitelikli ihtiyaca cevap veren,alanında verimli bilimsel araştırmalar yapan ve iş gücü üretecek bilim insanı veya uzman yetiştiren, içi kaliteli öğretim üyesi dolu üniversitelerden geçmektedir. Üniversitelerin sayısı değil nitelikleri önemlidir. Ülke ihtiyacına cevap verecek üniversitelere ihtiyacımız var. Bu gün olduğu gibi ticari bir obje olmuş, nitelikli öğretim üyesinden yoksun üniversiteler bizi bir yere ulaştırmaz. Her çocuk üniversite okuyacak mantığı, yalnızca ara eleman açığı olan, üniversiteli işsiz gençleri olan bir ülke yapar.
Değerli öğretmenlerim sizlerin çektiğiniz sıkıntıları biliyorum. Hele büyük bir hevesle öğretmen fakültelerini bitirip açıkta bekleyen değerli öğretmenlerim, bu öğretmenler gününde kalbim buruk bir şekilde tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.Her şeye rağmen umudumu korumak istiyorum ve her şeyin gönlünüzce olmasını temenni ediyorum.
Havva Altunçul
Adli Bilimler Doktoru