Mustafa KAPLAN

Tarih: 31.08.2024 16:36

ÖNCE  ÜLKE ÇIKARLARI

Facebook Twitter Linked-in

 

ÖNCE  ÜLKE ÇIKARLARI

İdeolojik Platformlarda yürütülen politik tüm manevralar, az bir kitle dışında,çoğunluğa yokluk, sıkıntı, mutsuzluktan başka bir şey getirmez.

Evet, düşünsel farklılık beşeriyet'in  olmasa olmazıdır, öyledirde. Bu bir yaratılış konseptidir. insanların aynı düşüncelerde varlık göstermesi beklenemez tabi ki; ama önemli olan bu düşüncelerini belli platformlarda, karşılıklı oturup, kavgasız, görültüsüz, gayet insani usul ve kaideler içinde nazik bir biçimde, salt ülke çıkarları doğrultusunda tartışmalıdır... 

Ülkesi olmayan bir milletin tartışacak bir konusu olur mu, olamaz tabi..! 

Durum böyle olunca ülkenin bekası için geçerli olan her ne varsa ortaya konmalı, müspet veriler ışığında gerekli konjonktür sağlanmalıdır. 

Yoksa kısır döngü içerikli paradigmlarla, gereksiz çekişmeler, hiç kimsenin düşünsel hegemonik tesisine katkı sunamaz...Bu yönde seyireden çabalar, ancak bir ülkeyi  başka ülkelerin böl parçala yönet politiklarına yem yapar. 

Eskiden olduğu gibi tu kakalarla, ötekileştirmelerle, faşizan söylemlerle bir kazanım elde edilemeyeceği, tüm bunların ülkeyi içine sokacak kaosların yaratılmasından başka bir şeye yaramayacağı artık idrak edilmelidir. 

Yıllar öncesinin karanlıklı günlerini demoklesin kılıcı gibi algılayıp, ona göre davranışlar Sergilenmelidir... 

Eskiden sağcı, solcu şucu bucu gibi ayrıştırıcı söylemlerle ve bunlara bağlı bir dönemin biteviye arbedelerini, sıkıntılarını, acılarını,birde bunların üstüne tuz biber olan On İki Eylül leri hepimiz gördük.

O günlere dönülmek istenmiyorsa, bu konuda herkesin önüne şapkasını koyup,  elini taşın altına sokmalıdır... Unutulmamalı ki ülke bir gemi; biz yolcularıyız!.. Gemi batarsa bizde batarız. O yüzden demokrasinin iyi algılanıp, bu geminin dümenine kimin geçeceğine  kılı kırk yararak  karar verilmeli. 

Tam bu noktada işin ehli, liyakat statüsü yüksek, ülke çıkarlarını her şeyin üstünde gören kişileri başa getirmeli, bu meyanda yapılacak seçimin duygularla değil, mantıksal çerçevede ihdas edilmesi gereklilik konusu olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Zaten bu durum demokrasiye bağdaşan konjonktürlerdendir. 

Şayet demokrasi yeteri kadar bir algı içinde yuvalanmışsa ne bir kavga, ne bir görültü, ne de bir ayrışma tezahür eder. Bu da bizim demokrasiden ne anladığımıza, onu ne derecede hazm ettiğimize bağlıdır.

Ve sanıyorum, demokrasi ile ilgili bilinç ve hazm etme konusu Mükemmeliyet arz ettiğinde, herkes bize bu güzel sistemi bahşeden Başkomutan mustafa Kemal Atatürk'ü hergün saygıyla, minnetle, hasretle anar.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —