28.02.2018 13:39:42

598

Filiz Keleş

 Eyyyyy Osmanlı, Ey Ecdaddd Neredesin. başarıların, eğitimin, insanın, sistemin ile bugün bize rol model olmaya devam ediyorsun.

Peki biz seni ne kadar takip etmişiz, çizginden ne kadar uzaklaşmışız acaba dedim ve küçük bir araştırmanın ardından aşağıdaki yazıyı kaleme aldım, inanın bu yalnızca küçük bir araştırma….

Zamanın içine yeni başarılar inşa edememiş milletler, geçmiş başarılarla avunur diyor ve ekliyorum, göz var izan var!... Çok fazla uzatmayacağım, şimdilik aklıma gelen bunlar gerisini size bırakacağım.

Osmanlı’nın asıl başarısı “insan modeli”dir elbette. O model sayesinde bir taraftan zafer üstüne zafer kazanırken, diğer taraftan vatan sathını “mektep” yapmış, çil çil kubbelerle donattığı coğrafyasını, ayrıca “ebedi âbideler”le de süslemiş, devletini “şefkat ve hamiyet devletine” döndürmüştür.

Oysa biz Osmanlı’nın sürekli başarılarını konuşuyoruz, zaferlerini anlatıyoruz...

Avunup duruyoruz anlayacağınız, övünmekten fırsat bulup ders bile alamıyoruz!

Pek tabii Osmanlı’yı öğrenmemiz, hatta çözmemiz, derinlemesine keşfetmemiz lâzım. Bu geleceğimiz açısından önemlidir...Ne var ki, zaferlere kilitlendiğimiz için, Osmanlı’nın asıl başarısını ıskalıyoruz.

Osmanlı sadece savaşta değil, sanatta ve tüm hayatta başarılıdır.

Öyle olmasaydı o kadar uzun soluklu olamaz, Cengiz, Timur, Hülâgü İmparatorlukları gibi, kısa sürede hâk ile yeksan olurdu.

Osmanlı, uzun soluğunu “doğru” yetiştirdiği “insan”lara borçludur.

Bu insanların kimisi savaşçıdır, kimisi siyasetçidir, kimisi hukukçudur, kimisi mimar-mühendistir, kimisi sanatçıdır (hattat, ebrucu, müzisyen, müzehhip, muharrir, sedefkâr), kimisi tüccardır, vs...

Doğru siyasetçi yetiştirirseniz, devletinizin geleceğinden emin olursunuz...

Doğru hukukçu yetiştirirseniz, halkın tersine gitmez (“hayır” oylarını arttırmak için PKK ile işbirliği yapmaktan söz etmez)...

Doğru mimar-mühendis yetiştirirseniz, inşa ettiği evlerde huzur içinde oturursunuz (17 Ağustos depremi gibi depremlerde eviniz başınıza çökmez)...

Doğru tüccar yetiştirirseniz, ticarete hile katmaz, kendi halkını soymaya kalkmaz (“ülke menfaatlerine aykırı olsa da, IMF’den milyonlar alıp bize verin” demez meselâ)...

Doğru paşa, darbe plânları yapmaz!..

Doğru doktor, özensiz teşhislerle insanların ölümüne sebep olmaz!..

Doğru avukat, müvekkilini satmaz!..

Doğru yönetmen, iğrenç tecavüz sahneleriyle “cinsel sapma”lar içeren diziler çekmez!..

Doğru televizyoncu, halkın temiz duygularını ve tertemiz inançlarını incitme pahasına bunları ekrana sürmez!..

Doğru sinemacı, yaşadığı toplumun temel değerlerini hiçe saymaz!..

Doğru benzinci, akaryakıta su katmaz!..

Doğru şoför, yolcusundan haksız ücret almaz!..

Doğru bankacı müşterisine kazık atmaz!..

Listeyi uzatabilirsiniz. Sonuçta varacağınız nokta, “doğru insan” yetiştirmenin ne kadar önemli olduğu noktasıdır.“İnsan ithalatı” yapılamayacağına göre, bu görev öncelikle ailelerin görevidir. Aileler “doğru insan” yetiştirmekle yükümlüdürler.

Osmanlı ailesi bunu başardı. Bunu başardığı ölçüde de dünyası cennete dönüştü...

Cumhuriyet ailesi ise maalesef başaramadı: Dünyamız cehennem gibi!

Terör, darbe, rüşvet, vurgun, uyuşturucu iç içe!

Çünkü modellerimiz farklı: Osmanlı “Peygamber modeli”ne göre yaşıyor, sistem buna uygun biçimde kurumlaşıyordu...

Biz “Batı modeli”ne göre yaşıyoruz. Tabii sistem de buna göre oluştuğu için, ruhumuzu kemiriyor. Bu sistem çocuklarımızı düşmanımız yaptı! Yaşlılar huzur evine, ağzı süt kokan bebeler ana kucağından yoksun yuvalara gönderiliyor.

Geçmişin reddi, geleceği etkiler: Çocuklarımızla bir türlü barışamıyoruz. Evler savaş alanı gibi; yürekler yanıyor!

Ergenekoncuların, Balyozcuların, Kafesçilerin ve envai çeşit uygunsuzların gökten zembille mi indiğini sanıyorsunuz?

VE ÜZGÜNÜM HEPSİNİ BİZ YETİŞTİRDİK, YETİŞTİRMEYE DEVAM EDİYORUZ ÜSTELİK.

 AİLE OCAĞIMIZDA, OKULLARIMIZDA VE SOKAKLARIMIZDA!..

 


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.