Otizme Dair (2)
Otizm ve Sosyal Devlet
İşin aslına bakarsanız şahsen liberal bir insanım. Gerek siyaseten gerekse ekonomik alanda liberalizmin kurallarına uygun olarak yönetilme taraftarıyım. Lakin sağlıklı bir gelecek nesil söz konusu olduğunda devletin bütün mekanizmaları ile devreye girmesinde fayda görüyorum hatta devletin buna mecbur olduğunu düşünüyorum.
Otizmin Türkiye'de görülme sıklığı olan 36/1 oranı genel anlamda farklı bir eğitim politikasının uygulamaya konulmasını mecbur kılıyor. Kreş, anaokulu ve ilkokul eğitmen ve öğretmenlerinin otizm eğitim ve rehabilitasyonu alanında minimum başlangıç seviyesinde bilgi sahibi olmaları gerekiyor. İlerleyen yıllarda kaynaştırma sınıfı veya gölge öğretmen modeli yetersiz kalacaktır. Çünkü öğrenci sayısının artması derslik ve sınıf kapasitesinde yetersizliğe neden olacaktır.
Öğretmenlik branşında, çocuk gelişimi bölümü dersleri muhakkak entegre edilmelidir. Önümüzdeki on beş yılın sonunda otizm iki çocuktan birinde görüldüğünde eğitim neferleri onları karşılamaya hazır olurlar. Kervanı yolda düzmeye kalkacak olursak eğer Türkiye 'nin üçüncü yüzyılını kendi ellerimizle boşa atmış oluruz. Eğitmenler için 4 senelik okul ve 2 senelik tecrübe süresi hesaplarsak eğer 2030 yılında bugün doğacak otizmli çocuğa dokunabileceklerdir.
Otizmli çocuk sayısının arttığını ve önlemlerin milli eğitim düzeyinde alınmadığı takdirde süre/eğitmen/otizm hesabını varsayımsal olarak buyurun siz hesaplayın!
Şimdi ki okul müdürlerinin, öğretmenlerin ve velilerin istemezükçü, dışlayıcı tavırları ayrı bir yazı konusu olmakla beraber insani değerlerden uzak olması sebebiyle de cezai şartlar gerektirmektedir. Belirttiğim gibi bu ayrı bir yazı konusu. Bu alanda maalesef durumun ciddiyetini kavrayamayan insanlar mevcut ve halihazırda otizmli evlat sahibi insanların hayatını daha da zorlaştırmaktan başka hiçbir işe yaramıyorlar.
Otistik çocukların ilk teşhis zamanlaması çok önemli. Bizim çocuğumuzda annesinin dikkati sayesinde 2 yaşında teşhis edildi. Eğer ben "bende öyleydim, şuna çekmiştir, buna çekmiştir" demeye devam etseydim şu an ki pozitif durumu göremeyecektik muhtemelen dolayısıyla ebeveyn adaylarının bu tehlike karşısında bilgilendirilmesi ve otizm teşhisine dair ipuçlarının aile tarafından takibi sağlanmalıdır. Haliyle burada en büyük görev sağlık çalışanlarına düşüyor.
Aile hekimleri ve çocuk doktorlarının genel kontrolde otizm tepkilerinin başlangıcı olan çocuğa seslenildiğinde bakmaması, göz kontağı kurmaması, parmak ucunda yürüme, emeklemeden yürümeye başlaması hakkında sorular sorması ve cevaplara göre yönlendirme yapması hem çocuk hem de aile için çok önemli. Daha öncede belirttiğim gibi konu hakkında bilgisi olmayan aile bir anda abondone oluyor ve ne yapacağını bilemiyor. Erken teşhisin ilk durağı çocuğun yaşadığı ev/sosyal ortam ve çocuk doktorlarıdır.
Sonrasında ise arada bana göre işlevini tam yerine getirmeyen ve bürokratik yük olarak ebeveynlerin karşısına dikilen RAM var. Yani Rehberlik ve Araştırma Merkezi. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığınca verilen raporu yetersiz buluyor ve otistik çocukların devlet destekli eğtime nasıl başlayacağını, hangi eğitimleri alacağını belirleyebilmek için ayrıca bir rapor veriyor. Teoride doğru ama pratikte hatalı işliyor bu sistem. Konuyla ilgili herkes bilir ki bu çocukların dakikası, dakikasına uymaz. Haliyle görüşme sonrası çıkacak olan Ram raporu çocuğun bir veya iki senelik eğitimini direkt olarak etkileyecektir. Bu noktada benim tavsiyem RAM’ın bir ay boyunca kendi sınıflarında seviye tespiti için çalışması ve esas eğitimin hangi şartlarla devam etmesi gerektiğine bu şekilde karar vermesidir. Bu sayede Ram tarafından verilecek rapor ve tavsiye notu ile gidilecek özel rehabilitasyon merkezlerinde çocuğun durumu net olarak ortaya konulmuş olacaktır.
Ayrıca Ram'a takip zorunluluğu getirilmelidir. Altı ayda bir Ram seviye tespiti yapacak olursa olası eğitim problemlerinin önüne geçilmiş olur. Ayrıca çocukla ilgilenen tüm kurum ve kişilerden yazılı rapor alınarak sisteme girilmesi ve ilgili kişi ve kurumlara açılması hem onların hem de ailenin ve raporu veren/verecek olan psikiyatristlerin daha doğru karar almasını sağlayacaktır.
Otizmli çocuğun tıbbi kayıtlarının paylaşımlı olarak takibi bir gerekliliktir. Bu sayede kurulacak olan koordinasyon birçok çocuğun dolayısıyla ülkemizin üçüncü yüzyılını, geleceğini heba etmeyecektir.
Çocuklarımızın ve ülkemizin güzel günler yaşaması için farkındalık yaratmak istiyorsak önce sorumluluk almalıyız.