Günlerden Cumartesi.
Uykunun tesirinden kurtulamamış, mecalsiz, isteksiz adımlarla mutfağa
yürüdü. Pencereyi açtı. Hasan penceredeki yerini çoktan almıştı.
Genellikle de böyle olurdu. Ne zaman mutfak penceresini açsa karşısında
Hasan’ı pencerede sigara içerken bulurdu.
Hasan’ın penceresinden bakardı sokağa kimi zaman…
Bu sabah gökyüzü parçalı çok bulutlu… Sokaktaki çocuklar gri bulutların
farkındalığından uzak, coşkulu ve heyecanlı…
İşte Hasan’ın görebildiği en güzel bahçe!
Sokağın başındaki çam ağacı ve çocuk gülüşleri ile bütünleşik bahçe…
Mevsimleri yok bahçenin. Sararan yahut yeşeren otlar yok, renkli çiçekleri yok.
Bulutlar çekildiğinde yüksek apartmanların gölgesinde mavi gökyüzü…
Belki geçiyordur denizinden tekneleri, göremediğimiz denizinden…
Oynadığını düşlüyordur en güzelinden piyesini belki…
Yok yok ! Gözlerindeki ifade sönük, aydınlanan günün ışığında
kaybolmaya yüz tutmuş yıldızlar gibi.
Sigarasını çekti içine, derinden bir nefes alırken rüzgarın esintisi ile ateşi
harlandı.
Hasan bir güne daha celladı ile barışık uyandı.