Salt Güzellik…
Referansı Allah olan bir aklın yanılgı payı en alt seviyededir. O akılla yürüyen bir yürek, hedefini şaşırmaz. Zira Hüsn-i Mutlak’a doğru ilerleyen her düşünce, ışığını kaynağından alır.
Yüzeysel Güzelliğin Aldatıcılığı
Salt yüzeysel bir güzellik... Evet, ilk bakışta cezbedici olabilir. Fakat zamanın dişleriyle aşınan, çehresi solan, kalıcılıktan uzak olan bir güzellik ne kadar kalıcı olabilir?
O hâlde bu geçici güzellik boşuna mıdır? Elbette hayır! O, asıl güzelliğe dair bir işaret, bir iz, bir ipucudur yalnızca.
Tıpkı susuzluktan kavrulan birine sunulan bir bardak su gibidir. Eğer o suyu sunan kişi, suyun kaynağını da gösteriyorsa; artık o kaynağa ulaşmak yalnızca arayanın gayretine bağlıdır. Bulup bulamamak, verilen tavsiyeyi dinleyip dinlememek meselesidir.
Geçici Zevklerin Tehlikesi
Geçici güzelliklerin, geçici zevklere heba ediliyor olması; belki de sonsuz güzelliklerden ebediyen mahrum kalmakla sonuçlanabilir. Bu ihtimal, insanı düşündürmeli ve rotasını ona göre çizdirmelidir. Zira akıllı olan, geçiciyi ebedîye kurban etmez.
Nâ-meşru olan da bazen gözlere güzel görünebilir. Misal; özenle hazırlanmış, leziz yemeklerle donatılmış bir sofrada, ortada duran bir içki şişesi düşünün... Dışarıdan bakıldığında o masa baştan çıkarıcı bir estetiğe sahip olabilir. Fakat o şişe, sofranın ruhunu kirletmeye yeter. Ve belki de, orada bulunanlar için ebedî bir azabın vesilesi olur.
Hakiki Güzelliğin Yolu
Hakiki güzelliği meşru olan yollarda arayıp; onu bizi Yaratan’ın cemal sıfatına ulaştıracak bir vesile kılmak, işte bu bizleri ebedî güzelliklere mazhar kılar.
Aksi hâlde, nefsin cilaladığı aldatıcı güzellikler; kalpte daimi bir elemden başka bir şey bırakmaz.
Öfkenin Aldatıcı Cazibesi
Öfke de bir an için insana tatlı gelebilir. Fakat bu duygunun tatmini adına icra edilen eylem, telafisi güç sonuçlara yol açabilir. Zira bir anlık öfkenin bıraktığı iz, bazen bir ömürlük pişmanlık, içten içe kanayan bir vicdan ve kapanmayan bir yara olarak geri döner.
Güzelliği Görmenin Şartı
Kâinattaki tüm güzellikleri fark ettiren; yüksek bir şuur, derin bir tefekkür ve perdelenmemiş bir kalp gözüdür. Eğer bu üçü olmazsa, gördüğümüz her şey beynimize yansıyan yanıltıcı bir veri olmaktan öteye geçemezdi.
Maddi gözle bakar, maddiyle sınırlı kalırdık. Oysa Rabbimiz, bu güzelliklerin arkasındaki kaynağı bulmamızı istiyor. Bu da yaratılış gayemizin en temel unsurudur.
Her şey, mutlak olanı bulmamız için elimizdeki birer pusuladır. Eğer bu bakışla bakarsak hayata; yürüdüğümüz yol anlam kazanır, hedef netleşir. Zira bu dünyaya gelişi tesadüf, gidişi rastgele olanlardan değiliz.
Kaynağa Ulaşmak
O hâlde tüm varlığımızı bu şuurla dizayn etmek bize fayda sağlar. Nadide bir tepside sunulan o albenili meyveler, belki bir an için gönlümüzü hoş edebilir. Ama onlar da tükenecek, yok olacaktır.
En kârlısı; o meyvelerden değil, onların kaynağından beslenmektir. Çünkü kaynağa ulaşan, lezzetin hakikatine erer.
Bu, tıpkı bir pazarda ikram edilen numunelere benzer. Amaç tattırmak ve o tadı beğenenin bedelini ödeyerek onu elde etmesini sağlamaktır. Elbette bu yol bedava değildir, lakin zor da değildir.
İlahi Yardım ile Yürümek
Yeter ki ilahî emirler doğrultusunda, samimi amellerle yola revan olalım. Bu da ancak "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" duasına sarılarak mümkündür.
Anlamı: “Güç ve kuvvet, yalnızca Yüce ve Büyük olan Allah Teâlâ’nın yardımıyladır.”
Sonuç
Velhasıl, görülen, duyulan, hissedilen her güzellik; Allah’ın Cemîl isminin bir tecellisidir. Hepsi O’na işaret eder, O’na dayanır ve O’na çağırır.
Allah bizi o güzelliklerin kaynağına ulaştırmayı nasip eylesin. Âmin.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.