SİZİN İÇİN DEĞERLİ OLAN HANGİSİ?

Hayatın akışı içerisinde neye değer veriyorsanız, sizin için kıymetli olan ne ise gözünüz kulağınız ona göre istikamet alır. Değer verdiğiniz şeyleri daha fazla önemsersiniz. Önemsediğiniz içinde o yöne doğru dikkat kesilirsiniz.

İnsanoğlu hayata farklı açılardan bakabilmeyi bilmelidir. Herkesten farklı olmayı becerebilenler, farklılığını ortaya koyabilenler, çok daha başarılı olabilenlerdir. Hayata farklı açılardan bakabilmeyle alakalı şöyle bir hikâye anlatılır.

Bir gün New-York’ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkarlar. Gruptan birisi Kızıldereli’dir. Hep birlikte yolda yürürlerken, yoldaki insan kalabalığına, siren seslerine, yolda çalışan iş makinelerinin çıkardığı gürültülü seslere ve araçların korna seslerine rağmen Kızıldereli’nin kulağına cırcır böceği sesi gelir. Arkadaşlarına cırcır böceği sesi duyduğunu söyleyerek onu aramaya başlar. Beraberinde bulunan arkadaşları bunca gürültünün arasında böyle bir ses duymasının mümkün olmadığını söyleyerek sen sadece öyle zannediyorsun diyerek yürümelerine devam ettiler. 

Arkadaşlarından biri Kızıldereli’nin sözüne inanmasa da onunla birlikte geleceğini söyler. Birlikte cırcır böceğini aramaya koyulurlar. 

Kızıldereli yolun karşı tarafına doğru yürümeye devam eder, arkadaşı da onu takip eder. Bir süre sonra binaların arasında bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten de bir cırcır böceği vardır. Kızıldereli’ye inanmasa da onunla gelen arkadaşı cırcır böceğini görünce şaşkınlığını gizleyemez ve Kızıldereli’ye dönerek şunu sorar: 

“Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun? 

Kızıldereli ise:

“Bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler.”

 Birlikte kaldırıma geçerler. Kızıldereli cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlamaya başlar. Kaldırımda bozuk paranın yuvarlandığını gören birçok insan, bozuk paranın sesini duyunca sesin nereden geldiğine bakmaya ve kendi ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol etmeye başlarlar. 

Bu olay sonucunda Kızıldereli arkadaşına dönerek şu anlamlı sözü söyler:

“Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin.” 

Bu hikâyeden yola çıkarak, sizler hayatınızda neye önem veriyorsunuz. Neyi duymak istiyorsunuz. İşte bu kırılma noktasıdır. Birçok şeye de görmek istediğimiz, duymak istediğimiz şekliyle bakıyoruz. Halbuki duymak istediğimizden daha ziyade olduğu şekliyle kabul etsek ve o şekilde görsek daha gerçekçi sonuçları elde etmiş oluruz. Hayatın hızla aktığı bir durumda bazen o akışa kendimizi kaptırıp gidiyoruz. Olması gereken doğru neyse, yapılması gereken iş ne ise onu yapmaktan ziyade kolayımıza geleni tercih ediyoruz. Bunun sonucunda da gerçeklerden uzaklaşmış oluyoruz. 

Öncelikle değer verdiğimiz, kendimize göre önem atfettiğimiz şeyler nelerse onları tespit etmemiz, belirlememiz gerekir. 

Daha sonra da öncelik sırasına göre sıraya koymalı ve yerine getirebilmek içinde gerekli gayreti azami ölçüde göstermeliyiz. Zira bizim hayatımızı bir başkası değil, yine biz düzene sokacağız, biz kendi değerlerimizi belirleyeceğiz. Herkesin öncelikleri farklı olabilir. Ve herkesin değer verdikleri farklı olabilir. Bunları da saygı ile karşılamalıyız. Yeter ki hiç kimse bir başkasının değer ve önem atfettiği şeyleri küçük görüp, değersiz atfedip hakaret etme, yok sayma gibi bir durumun içine girmemelidir. Bizim için önemli görülen şey bir başkası için aynı derece de önem ve ehemmiyete haiz olmayabilir. 

O nedenle kendimiz açısından önem verdiğimiz değerlerimize gözümüz kulağımız gibi ilk önce kendimiz sahip çıkmalıyız.  

Yazımı Neşet Ertaş’ın bir sözü ile tamamlamak istiyorum.

“İnsan değer verdiği şeylere gözüyle bakar, yüreğiyle taşır.”