Milenyum çağı insan ilişkilerini de toplumsal yaşamaktan oldukça uzak tutuyor!Bilişim sektörünün devasa boyutta gelişmesi insanları robotlaştırarak monotonluğa itiyor!İnsan beyninin gizemi parmaklarla tuşlara yansıyor. Bir elinde klavye diğer elinde kumanda bas çek! İşte hayat! ne kadar mucizevi değil mi? Her şey kolay. Dokunmatik..Tüm evren elerinin altında..
İnsanoğlu yazıyla birlikte gelişme sürecini öylesine hızlı yaşıyor ki yetişmek imkânsız! İnsanlar İsa’nın doğumunu baz olarak alırlarsa 1600 yılda dünya 2 kat değişmiş!1600–1750 yıllarında 150 yıllık süreç de de buluşlar la bir 2 kat daha gelişme göstermiş! 1750–1850 yıllarında yine 2 kat!1850–1900 yıllarında 50 yılda 2 kat daha!1900–1930 yıllarında 2 kat daha! Derken 1930–1970 yıllarında 10 kat! 1970–2000 yıllarında 100 kat 2000–2010 yıllarında ise her gün 2 kat daha gelişiyor! Teknolojiye yetişmek nerdeyse imkânsızlaştı! Düşünün bir kez gelişen teknolojiyi öyle kanıksamışız ki insanlar ışınlanacak deseniz şaşırmazsınız!
Bu arada ya çocuklarımız? Odalarında kapanmış renkli bilişim teknolojisinin gizemli yolculuklarında sörf yapmıyor mu? TV açık olunca hanginiz birbirinizle konuşuyorsunuz? Bilgisayar başındaki insanlarla bir kez konuşmayı deneyin!!Bakın size bakış açısı ne kadar da ters!Sanal ortamların realiteden uzaklaştırdığı bir monotonlukla karşı karşıyayız!Sessizlik hakim evlerde bürolarda! Oyuncularınız bile sanallaştı. Çocuklarımız evcilik oyununu da sanal dünyadan tercih ediyor! Çocuğun yaratıcı oyunları artık çok uzak! Hazır giysi hazır bebek hazır oyuncak! Bilgiye ulaşmak googleye yazmak kadar kolaylaştı! Her hangi bir uğraşa gerek bile yok!
Çok değil 1970 öncesinde Tommix Texas okuyorum diye büyüklerimden dayak yerdim! Oysa ne kadar serüven dolu bir yolculuktu o yıllar! Çok özledim inanın!1970 öncesi ve sonraki 10 yıl o kadar güzeldi ki bunları şimdiki gençlerin yaşamasını isterdim! Aşklar başka, sevgiler başka, araba kullanmanın zevki başka, oyunlar başka, komşuluklar başka, aile öğretmen sevgisi başka, düğünün dostluğun hatta düşmanlığın bile tadı bambaşkaydı! O sinema günlerini hiç unutamam! Hele çekirdek çitleyip de film kahramanlarını ıslıklayıp alkışladığımız o günler var ya anlatılmaz! Ben o günleri istiyorum! O günler hayattı…
Ya şimdi? Hangi çizgi romanlar, klasikler çocuklarımızın ilgisini çekiyor? Zevk aldığımız şeyler bile o kadar sınırlı ki! Maddi değerlerin çökerttiği toplumlar geniş kalabalıklarda yapayalnız köşelerine çekilmişler sanal evler, sanal savaşlar, sanal sevgile, sanal okullar, sanal ailelerle yaşıyorlar! Bizler gibi düş dünyamızı kitaplarla süslediğimiz Cinderallar, Texaslar, Red Kitler, Klasikler,100 sene uyuyan prenseslerimiz yok artık! Düşünce sistemini bilgisayar datalarına entegre ettiği kablolu hayatı benimseyen bu insanların belki saatlik 2 kat değişimlerin yaşanacağı yeni günlerde yiyecek ve içeceklerinin de sanal olacağı yeni dünyaya merhaba!