11.12.2023 09:28:00

Önder GÜZELARSLAN

 

TARİHİ DEĞİŞTİREN SAVAŞLAR 1
Okumak hayatın içindeki en güzel eylem. Bu okuma tarih olunca daha bir başka
güzel oluyor. Tarihin derinliklerine yapılan yolculuk geleceğe de bir ışık aynı
zamanda. İnsanlık tarihinde derin izler bırakan ve tarihin akışını değiştiren savaşları
konu alan Ali Çimen ve Göknur Göğebakan!ın birlikte kaleme aldıkları “Tarihi
Değiştiren Savaşlar” isimli kitabı okuyunca çok etkilendim. Tarih yolculuğuna çıkartan
bu kitabı konu alarak kaleme aldığım bu yazımda sizlerle geçmişte iz bırakan önemli
olayları hatırlamaya çalışacağız.


Tarih boyunca imha muharebeleri, tarihin dönüm noktalarını meydana getirmiştir.
Medeniyet tarihçileri Will ve Ariel Durant, “Uygarlığın Öyküsü” isimli eserlerinde ‘yazılı
tarihin 3421 yılından yalnızca 28 yılı savaşsız geçmiştir’ derler.
Tarihte ilk kan dökülmesi Hz. Âdem (a.s.)’ın oğulları arasında gerçekleşmiş ve Kabil
Habil’i öldürmüştür. Bundan sonra da birçok irili ufaklı savaşlar olsa da tarihin
kaydettiği en önemli ilk meydan savaşı Kadeş Savaşı’dır.


M.Ö. 2000’li yıllarda Anadolu’da Hitit, Mezopotamya’da Babil ve Asur devletleri,
Mısır’da ise Eski Mısır sülaleleri yaşıyordu. Kadeş Savaşı da Hititlerin Suriye sınırına
dayanmaları sonucunda Mısır ve Hitit devletleri arasında gerçekleşmiştir. Firavun
Ramses’in iktidarı döneminde gerçekleşen savaş, M.Ö. 1280’li yıllarda Firavun II.
Ramses ile Hitit Kralı III. Hattulşili arasında yapılan Kadeş Antlaşması ile son
bulmuştur.


Tarihte 2. önemli savaş ise efsanelere konu olan Homeros’un da İlyada Destanı’nda
yer verdiği M.Ö. 1200 yıllarında Anadolu’nun kuzeybatısındaki Troas bölgesinde
gerçekleşmiş Truva Savaşı’dır. Bugünkü Çanakkale ilimizin Ezine ilçesi civarlarında
gerçekleşen savaş Akalar ile Truvalılar arasında yaklaşık olarak 10 yıl sürmüştür.
Birçok ilginçliklere sahne olmuş savaş tarihin o dönemde şekillenmesinde önemli bir
dönemeç olmuştur.


Tarihte önemli dönüm noktalarından birisi de Arap Yarımadasında İslamiyet’in ortaya
çıkışı sonrasında Araplar arasında gerçekleşen Bedir Savaşı’dır. İslamiyet’in var oluş
savaşı da diyebileceğimiz bu savaşta Müslümanlar büyük ve kalabalık müşrik ordusu
karşısında çok küçük bir azınlıkta olmalarına rağmen Allah’ın inayetiyle galip
gelmesini bilmişler ve birçok müşriki öldürmüş birçoğunu da esir almışlardır. O gün
bir avuç iman etmiş insan büyük bir inanç ile Allah’a teslimiyet göstererek zaferi
kazanmışlardır. Bu zafer sonrasında yeryüzünde İslamiyet hızla yayılmaya devam
etmiştir.


Tarihte bir diğer önemli savaş elbette ki Talas savaşı. Türklerle Arapları Çinlilere
karşı birleştiren bu savaş öncesinde Araplar, Arap Yarımadası’ndan Anadolu’ya ve
Türklerin yaşadığı Orta Asya bölgesine doğru hızla ilerliyorlardı. Tarihler M.S. 741’i
gösterdiği bir dönemde Orta Asya’da Göktürk Devleti yıkılmış Türkler yerine yeni bir
devlet kurmuşlardı. Tarih boyunca Çinliler ile savaşan Türkler bu kez yine Çinlileri
karşılarına almışlardı ancak bu sefer Çinlileri tek başlarına yenmeleri zor olacağı
düşüncesiyle Araplar dan yardım istemişlerdi. Araplar da 4 halife devrinin sonunda
Emevîler gelmiş Emevîler’den sonra da Abbasiler hüküm sürmeye başlamışlardır.
Dönemin Abbasi halifesi Çinlilere karşı Türklere yardımcı olabilmek adına 751 yılında
gerçekleşen Talas Savaşı’nda Türklerin yanında savaşa dahil olmuşlardır.
Talas, sıradan bir savaş olmamış bilakis Türk ve İslam ordularının Çinlilere karşı
birlikte karşı koydukları bir meydan savaşı olmuştur. Talas Savaşı sebep ve sonuçları
açısından çok önemli olmuştur. O dönemde henüz İslamiyet’i kabul etmeyen Türkler
bu savaş sonucunda İslam ile tanışmış ve Türkler arasında İslamiyet hızla yayılmaya
başlamıştır. Bundan sonra Türk-Arap ilişkileri daha da artmış ve ilerleyen dönemlerde aralarındaki iş birliği gelişmiştir.

 

 Talas savaşı üzerine Rus tarihçi Wilhelm Barthold şunları söylemiştir:
“Orta Asya’nın kaderinin çizildiği bu savaş olayların gelişim seyrini değiştirmiştir. Orta
Asya’nın Çinlileşeceği bir anda olaylar tersine dönmüş ve Orta Asya hızla
İslamlaşmaya başlamıştır.”
Talas Savaşı sadece Orta Asya’nın ve Türklerin İslamlaşması sonucunu doğurmamış
aynı zamanda dünya kültür tarihi bakımından da büyük gelişmelere zemin
hazırlamıştır. Bu savaş sonucunda Semerkant’a sürülen binlerce Çin ve Uygur esiri,
medeniyet tarihinin yeni bir bahsini açmaya vesile olmuştur. Çin’de keten ve
kenevirden yapılan kâğıt, Talas Savaşı sonrasında Müslümanlara esir düşen Çinliler
aracılığıyla Çin’in dışında ilk defa Semerkant’ta imal edilmeye başlanmıştır. Daha
sonra buradan da Sicilya ve Avrupa’ya ulaşmıştır.


Dünya tarihinde önemli bir yeri olan bir diğer savaş ise Müslümanların fetihler ile
İspanya ve Fransa içlerine kadar ulaşmış oldukları bir dönemde İspanya’daki
Vizigotlar ile yaptıkları savaştır. Bu savaş gemileri yakarak dünya tarihinde ilginç bir
yöntem uygulayan Tarık bin Ziyad’ın komutasındaki Müslüman Berberilerin inanılmaz
zaferi ile sonuçlanmıştır. İlk önce Cezayir ve Fas’ı fetheden dönemin Müslümanları
Tarık bin Ziyad komutasındaki 5000 civarındaki asker, Vizigotların kralı Rodrigo’nun
askerleri ile Rio Berbata’da karşı karşıya gelmişler ve Guadalete Savaşı olarak da
bilinen savaşta Vizigotları ağır bir yenilgiye uğratarak İspanya’nın Müslümanların
hakimiyeti altına girmesini sağlamıştır. Bu dönemde Müslümanlar Emevî Devleti
bünyesinde dünyanın birçok bölgesinde fetihler yapmaktadırlar. 

Halife I. Velid bin  Abdülmelik zamanında İslam tarihinin en parlak devirlerinden birisi yaşanmıştır.
İspanya’nın fethi sonrasında Emevîler’den devlet yönetimi Abbasilerin egemenliğine
geçmiştir. Bu sırada 10. Emevî halifesi Hişam bin Abdülmelik’in torunu ve Muaviye
bin Hişam’ın oğlu Abdurrahman, İspanya’ya gelerek burada 756 yılında Endülüs
Emevî Devletini kurmuştur. Endülüs Emevî Devleti, en parlak dönemlerini III.
Abdurrahman ve II. Hakem dönemlerinde yaşamıştır. Bu dönemde kültür ve sanat
alanında yaşanan gelişmeler tarih boyunca hep konuşula gelmiştir.


Endülüs Emevîleri, eskinin hikmetlerini, Platon ve Aristo’nun yüksek fikirlerini,
Hipokrat ve Galen’in tıbbi birikimini, Ptolemy’nin astronomi ve matematiğe dair
öğrettiklerini dillerine tercüme edip, bütün alanlarda devraldıkları mirası kendi
düşünce ve deneyimleriyle zenginleştirmesini bilmişlerdir. Bu konu da Auguste Babel
şunları dile getirmektedir: “İslam kültür dönemi, batmış Yunan-Roma kültürü ile
Rönesans çağından beri yeniden doğan Avrupa kültürü arasındaki bağlayıcı halkadır.
Avrupa kültürü, bu ara halka olmaksızın bugünkü gelişmişlik düzeyine çok zor
ulaşırdı.”


Endülüs’te Yahudiler, Müslümanlar ve Hıristiyanlar çok kültürlü bir toplum halinde
uyum içinde uzunca bir süre birlikte yaşamışlardır. Bu dönemde Kurtuba şehri,
Batı’nın Bağdat’ı konumunda olmuş, yüksek öğrenim ve güzel sanatlar faaliyetlerinin,
zengin kitap hazinelerinin toplandığı bir merkez haline gelmiştir. Orta Çağ’da
Avrupa’da başlayan Reform ve Rönesans hareketlerinin hareket noktası da yine
Endülüs Emevî Devleti’nin geliştirdiği kültürel birikim olmuştur.
Tarihin seyrini değiştiren ve tarihte önemli değişim ve dönüşümlere sebep olan
savaşları anlatmaya devam edeceğim. Bir sonraki yazımız da kaldığımız tarihi
dönemden başlayarak yazı serimizi birkaç yazı ile nihayete erdirmiş olacağım.
Şimdilik yazımı Wolfgang Petersen’in bir sözü ile tamamlıyorum.
“Tarih boyunca, insanoğlu birbirine savaş açmıştır. Kimi iktidar için, kimi şan için, kimi
onur için, kimi ise aşk için.”


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.