Ahmet Karayün
Tarih: 24.01.2012 14:36
Tuttuğunu Koparma!
Bunca zamanlık hayat yolculuğumda yakalayamadığım başarıların ana kaynağının “istikrarsızlık” olduğunu tespit etmiş bulunmaktayım. Daldan dala konup, elde etmek istediğim başarıya odaklanamadığım için; yaşadığım hüsranları sizin de yaşamanızı istemiyorum. İsterseniz bu yazıyı kıssadan hisse, isterseniz tecrübeden pay olarak algılayın.
Babamın en sevdiğim özelliği kararlı olmasıdır… Başladığı işi mutlaka sonuca vardırmak için canla başla mücadele eder. Sizin anlayacağınız, tuttuğunu koparır... İstediğini elde etmek için gerçek anlamda savaşır.
Konu bana gelince şöyle durup düşünüyorum… Gazetecilik yapıyorum, tiyatro oyunculuğu yapıyorum, tiyatro oyunu yönetiyorum, kısa film senaryosu yazıyorum, fotoğraf çekiyorum, kısa film çekiyorum, dergi ve gazetelerde düzenli köşe yazıyorum, grafik tasarım yapıyorum, web sitesi yapmaktan da anlıyorum, bir de roman yazıyorum.
Peki, bu kadar işi yapıyorum da ne oluyor? Başladığım her projeyi büyük bir başarıyla sonuna kadar götürebiliyor muyum? Tabi ki hayır. O kadar konuda yaratıcı gücümü kullanmaya çalışıyorum ki, haliyle hepsine bölündüğü için ortada bir şey kalmıyor. Hal böyle olunca da başarıyı yakalamak pek mümkün olmuyor. Bu kişiliğim, kitap okumama bile yansıyabiliyor. Evde bir kitap, ofiste bir kitap, tuvalette bir kitap, arabada başka bir kitap okuyorum ve sadece birine tam anlamıyla odaklanamadığım için okuma eylemini bile tam anlamıyla amacına ulaştıramıyorum.
Oysa “Tuttuğunu koparmak” deyimini yerine getirip, daldan dala konmaktan vazgeçip, başladığım bir projede istikrar gösterip, sonuna kadar götürebilsem, daha çok başarı elde edebilirim.
Ama; Öyle bir ruh haline sahibim ki, bir işe şevkle başlıyor, bir müddet götürmeyi başarıyorum… Ne oluyorsa, bir noktadan sonra o projeye karşı bütün inancımı, şevkimi kaybediyorum. Bunun adı tembellik, bunun adı başladığını bitirememe güçsüzlüğü yada korkaklık da olabilir..
Aslolan başladığın işi bitirmek, daldan dala konmamak, konuyorsan bile konduğun dalın hakkını vermektir. Gelin görün ki bunu başarabilen az sayıda insan var. Bir şeyler hep bizi inandığımız değerlerden vazgeçirmeyi başarıyor.
Hiçbir eleştiriden gocunmadan, hiçbir zorluktan pes etmeden, hedefe varana kadar gözünü karartmak gerekiyor. En ufak bir felakette pes edilseydi, şuan insanlık alemi varolamazdı. Hayat her türlü sıkıntıyı, stresi getirebilir… Hatta getirmelidir de. Ama insan da bir işe başladıysa onun sonunu getirmeli, tabiri caiz ise “Tuttuğunu Koparmalı”dır.
Çünkü; İnsanın en verimli olduğu zamanlar 35 yaşına kadar olan yaşam dilimidir. Bu zaman diliminde hatalar yapabilir, karamsarlıklara düşebilir, eleştiri yağmuru karşısında sırılsıklam da olabiliriz… Ne olursa olsun çıktığımız yolu yürümeli, başladığımız işi bitirmeliyiz. Tıpkı aldığımız nefesi geri verdiğimiz gibi. İçimizde tutsak, yaşama ve yürütme organlarımızı yitirebiliriz.
O zaman içimizde ki tüm fikirleri, projeleri dışa vurmalıyız. Neden hep başkalarının yazdığı romanları okuyalım? Neden hep başkalarının çektiği filmleri seyredelim? Bana sorarsanız: Ben başkalarının yazdığı hikayeleri okumaktan bıktım, usandım… Bir gün ben bir hikaye anlatacağım ve herkes okuyacak. Dünyada milyonlarca film çekilmiş olabilir ama benim filmim henüz çekilmedi.
Siz siz olun, göz açıp kapayıncaya kadar geçip giden bu fani hayatta bir iz bırakmak için, tuttuğunuzu koparıp, başladığınız işi sonuna kadar götürün. Unutmayın ki “Taşı delen suyun gücü değil, sürekliliğidir.” Önemli olan istikrar göstermek ve hedefte başarı için sürekliliği yakalamaktır.
Sürekli hoş ve sevgiyle kalın.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —