YAPAY ZEKÂ ÖĞRETMENLERİ Mİ GELİYOR?
Uzun yıllardır ABD ve İngiltere, uzaktan eğitim sistemi ile kendi ülkelerindeki üniversite öğrencilerine ve yüksek öğrenim öğrencisi dışındaki taliplilerine online eğitimler veriyor. Sertifikasyon programlarıyla da hem örgün eğitime devam ediyor hem de uzmanlık alanlarında bazı meslek sahiplerinin istek ve şartlarına göre dünya milletlerine hizmet vermeye devam ediyor. Bu arada başka ülkeler de online eğitim programları/hizmetleri ile devreye girdi. Uzun yıllar ülkemizdeki üniversitelerin büyük bir kısmı bu alana kapalı kaldı. Yaklaşık on yıl önce kuş gribi vakalarıyla uzaktan eğitim, Türkiye’nin de gündemine bir şekilde girmişti. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Türkiye’de bu işin başını çeken kurumlardandır. O yıllarda üniversite öncesi eğitim kurumlarının bazı kurslarının uzaktan eğitim programları yaptığı da biliniyordu. Ancak ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında bu hizmet yoktu. Biz de bu işin uzmanının arayışı içindeyken Sakarya Üniversitesi dekanlarından çok değerli öğretim üyesi, bilim adamı Prof. Orhan Torkul Hoca’mla tanıştık. Kendisinden bu işin serencamını dinledik.
Neyse ki üniversitelerimiz daha fazla gecikmeden uzaktan eğitim sistemini hayata geçirdiler. Ben o yıllarda ekibimle ortaokul ve lise öğrencilerimiz için -olası bir salgın veya kapanma sürecinde öğrencilerimizin eğitimden geri kalmamalarından hareketle- geliştirdiğimiz sistemlerle çok ciddi bir altyapı oluşturduk. Örgün ve online eğitime içerik üretmede dünyanın önde gelen kurumlarıyla iş birliği içinde olduk. Doğrusu, asrın getirdiği yeniliklerden asgari düzeyde bile olsa eğitim sektörünün de mutlaka istifade etmesi gerekiyordu. Bunun aksi düşünülemezdi.
Yine o yıllardan önce MEB Müsteşarı, değerli Hoca’m Prof. Nejat Birinci müthiş bir öngörü ile EBA’yı hayata geçirdi. Pandemi sürecinde daha da güçlendirilen EBA’nın ne kadar önemli bir hizmet alanı olduğunu Türkiye’de bütün eğitim camiası bihakkın yaşadı. Böylece birçok ülkede de ilgi çeken bir sisteme sahip olduğumuz görüldü.
Dünyanın önde gelen uzaktan eğitim sistemine sahip ülkelerinden biri olmamıza rağmen 18 milyon üniversite öncesi öğrencimizin yaklaşık 3 milyonu maalesef birçok teknik ve mali sebeplerden dolayı pandemi sürecinde bir buçuk yıl hizmet alamadı. Diğer hizmet alan öğrencilerimizin de bir kısmı birçok mâni sebebiyle yeterince eğitim hizmeti alamadı. Burada özellikle belirtmek isterim ki özel öğretim kurumları; okullarıyla, kurslarıyla uzaktan eğitim sistemini hayata geçirme konusunda büyük oranda başarılı oldu. Dolayısıyla veliler de öğrenciler de bu durumdan oldukça memnun oldular. Fakat resmî okullardaki bir kısım öğrenciler çeşitli sebeplerle yeterli hizmeti alamadı. Bunun neticesinde maddi imkânı olan veliler 2022-23 Eğitim-Öğretim Dönemi’nde çocuklarını ekonomik sıkıntılara rağmen özel okullara ve kurslara gönderdi.
Yapay zekâ konusu uzun yıllardır gündemde. Bu işin uzmanı olan insanları dinlediğimde teknolojinin akıl almaz bir hızla ilerlediği görüyorum. Son yıllarda, yapay zekânın sadece belli alanlarda değil, eğitim sektöründe de önemli bir yer alacağı, eğitime katkı sağlayacağı ve bunun da oldukça ilgi çekeceği aşikâr. Yapay zekâ, yazılımcılar için teknik bir konu. Tüketiciler, sosyologlar ve sosyal bilimler/bilimciler için sosyolojik bir konu. Eğitimciler içinse önümüzdeki yıllarda göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir konu. Bu kadar önemi olan yapay zekânın, vazgeçilmez bir eğitim tedarikçisi-destekçisi olacağı öngörülmekte.
Yapay zekâ ve eğitim teknolojileri ürünlerini görmezden gelen veya ihmal eden eğitim kurumlarının gelecekte pek de karşılığı olmayacak. Öğretmenler başta olmak üzere, ilgili olan herkesin bu yeni teknoloji ürünlerinin eğitime katkılarını takip etmeye, eğitim hizmetleri almaya, eğitime hangi alanlarda nasıl ve ne şekilde katkı sağlayacağı konusunda kendilerini geliştirmeye devam etmeleri de kaçınılmazdır. Aksi taktirde 21. yüzyılın algı ve kabiliyet hızı yüksek olan gençlerine kendilerini kabul ettirmeleri ve faydalı olmaları çok zor görülmektedir.
Fakat bütün bunlara rağmen eğitimin, küçük veya büyük mekâna sahip yerlerde insanların bir araya gelerek “face to face” yani yüz yüze yapılması esastır. Bunun inkâr edilemez bir gerçek olduğunu pandemi dönemindeki online eğitim bir kez daha ispatladı.
Eğitimde göz teması esastır. İnsan vücudunun, bakışlarının, mimiklerinin ve sesinin eğitim-öğretimde mekanik ortamlar dışında tabii şekliyle olması hiçbir zaman önemini kaybetmeyecektir. Çünkü insan, duygusal bir varlıktır. Elektronik ortamların haricinde insanların birbirine tesiri, fiziki olarak paylaştıkları ortamlardaki yakınlıkları ile olur. Unutmamalıyız ki kelimelerde ve cümlelerde sihir tesiri vardır. Bu etkileşim de müspet veya menfi, en etkin şekilde daha çok aynı ortamı fiziki olarak paylaşan insanlar arasında olur.
Yetişkin ve yetkin bir öğretmenin alanındaki etkinliği ve gönül zenginliği ile öğrencisiyle gerçekleştirdiği eğitim-öğretim süreci her zaman birinci derecede etkin ve sürdürülebilir olmaya devam edecektir. Bu da bize gösteriyor ki iyi yetişmiş öğretmen, donanımlı öğretmen, kendi ülkesinin değerleri ile barışık bir öğretmen, asrın getirdiği eğitim teknolojileri ile de donanımlı öğretmen önemini hiçbir zaman kaybetmeyecektir. Yani yapay zekâ ürünlerinin oluşturduğu öğretmen profili ile online veya elektronik sistemdeki öğretimler bir ihtiyaçtır, ihtiyaçları karşılayacaktır ancak öğretmenin fiziki varlığı hiçbir zaman önemini yitirmeyecektir.
Öğretmen arkadaşlarıma; kendi branşlarıyla ilgili bilgi ve yetkinlik konusundaki güçlerini geliştirirken iletişim konusunda da eksiklerini gidermelerini, asrın getirdiği teknolojinin eğitim süreçlerine katkıları konusundaki konferansları, seminerleri, eğitimleri takip ederek ihtiyacı olan bilgi ve kazanımları edinmelerini ısrarla tavsiye ederim. Çünkü yukarıda da zikrettiğim gibi teknoloji akıl almaz hızla ilerliyor. Eğer biz, bir eğitimci olarak bu hıza yetişemezsek veya ayak uyduramazsak bulunduğumuz zamanın gerisinde kalma gibi hazin bir sonla karşı karşıya kalırız.
Hami Koç
Eğitim Yöneticisi-Sosyolog