5.11.2021 14:47:34

Zuhal KİLER

Yitik Benlikler

Arapçada “ben” anlamına gelen “ene” kelimesinden yapılmış bir mastar isim olan enâniyyet (bencillik) günümüzde bir ahlâk ve psikoloji terimi olarak kullanılan egoizm; insanın yalnız kendisiyle ilgilenmesi, ilişkide bulunduğu herkesi ve her şeyi kendi yararına kullanma isteği ve kendini üstün görme dolayısıyla kendini her şeyin amacı olarak kabul etme eğilimi anlamındaki enâniyeti yeren pek çok ifade bulunmaktadır. İnsan kendini herkesten üstün ve seçkin kılmak ister, bunun için de diğer bütün faaliyetleri gibi başka insanlarla ilişkilerini de temelde kendi yetkinliğini geliştirme amacına uygun olarak düzenler.

Maalesef ki modern zamanların tapınağı haline gelen bencillik fert fert her birimizi zafiyet gösterdiğimiz alanlardan sinsice yakalayıp, sarıp sarmaladı.

Popüler kültürlerin baskısını bir noktaya kadar anlamak mümkün ama yaşadığı topraklara, içinde doğup yeşerdiği medeniyete, bizzat kendi milliyetine, tarihine ve coğrafyasına, ihanet ettiği davasına, kültürel kodlarına karşı olan insanların hızla artıyor oluşunu anlamakta hakikaten zorlanıyor insan.

Sevginin, hoşgörünün, hikmetin, erdem ve faziletin kaynağı Anadolu'nun saf ve temiz iklimiyle beslenen ruhlarımız 'ben' demekten bile imtina eder; hicap duyar, biz demeyi yeğler, şahsımızdan bahsederken âcizane hanelerimizden bahsederken fakirhane kelimelerini kullanırdık bir vakitler... Şimdiki nesil yeniyi anlayamadan, ayrıştıramadan, farkındalık kazanamadan, önüne ne konursa yeni bir kültürel kodlanmayla karşı karşıya; bencilliğe, hazza ve tüketime dayalı bir garip yaşam felsefesinin heyecanına kapılmış durumdadır. Maddenin manaya hükmetmeye başladığı günden beri kaybolmaya yüz tutan erdemli düşünüş, davranış ve tutumlar yaşama ve yaşatma durumu artık ufkumuzdan tümden silinecek görünüyor.

Modern dünyanın içini boşalttığı iğdiş ettiği bu kavramlar her zaman geçerliliğini yitirmeyecek insana ve insanlığa faydalı olan değerlerdi oysaki. İnsan bildiğini bilmeyenleri özlüyor, önce bilinmesi gereken şeyin ‘haddini bilmek’ olduğunu bilen insanların devrini özlüyor. Çok bilen ukalalardan usanıyor. Ezber hayatlar ile sahte bilginlerden sıkılıyor. Kibrinden bir yere sığmayanlardan, kibrin olduğu yerde “hikmet” barınamazı bilmeyenlerden sıkılıyor insan.

Dinin tamamen şekilciliğe dönüşüp, derinliğinin kaybedilişi sebep oluyor tüm bunlara. Gazzâlî, “İḥyâʾü ʿUlûmi’d-dîn” adlı eserinin çeşitli bölümlerinde bu duyguya ve onun etkilerine temas etmiş, özellikle “Hubbü’l-câh” başlığını taşıyan ve bir ahlâk psikolojisi sergileyen bölümde insanın kendisi dışındaki her şeyle ve her insanla olan bütün ilişkilerinin temelinde ben merkezli bir yaklaşımın bulunduğunu ileri sürmüştür. Hobbes’a göre, diğergâmlık masraflı bir iştir, bencillik ise bireye yarar sağlar.

Günümüzde de bireylerin kendi ekonomik ve maddi çıkarlarını öncelikli olarak gözettikleri menfaatleriyle uyumlu politikaları daha fazla destekledikleri ve çıkarcı görünmeyen davranışlara şüpheyle yaklaştıkları görüşü oldukça yaygındır. Bazı müslüman filozofları “ben sevgisi”ni (hubbü’n-nefs) ve insanın daima kendi yararını dikkate almasını onun psikolojik yapısının bir gereği olarak görür. Tasavvuf ahlâkında da enâniyet (egoizm) konusuna büyük önem verilmiş; benin inkârı, benliğin yok edilmesi ve nefsânî isteklerin olabildiğince baskı altında tutulması dinî ve ahlâkî hayatın ön şartı sayılmıştır. Kendimizi ve ailemizi ruhsal ve zihinsel tekâmüle teşvik edebilir, kötü huylarımızı tespit edip, arınarak, güzel ahlaklı olmaya çalışıp, etrafımıza doğru Müslüman, iyi insan, rol model olabiliriz mesela. “Ben” kelimesinin yerini “sen, siz, biz” kelimesi almalı. Ego, öyle yok etmeniz gereken bir şey değil; öncelikle bu gerçeğin farkına varmalı, sonrasında “hep ben” demekten kurtulmaya çalışmalıyız.

Hak dostu ârif kullar, nefslerine karşı dâimâ teyakkuz hâlinde bulunmuş, en ufak bir gurur, kibir ve enâniyet durumunda derhâl kendi nefslerine haddini bildirmişlerdir. Mevlânâ Hazretleri, birçok mânevî tehlikeden selâmetin tevâzuya bürünmekle mümkün olacağını ifade etmiştir. Allah Rasûlü (s.a.v) herhangi bir nîmet veya zafere ulaştığında ‘‘Allâh’ım! Gerçek hayat, sadece âhiret hayatıdır.’’ buyurarak kalplerin dünyaya meyletmesinin yahut gurur ve enâniyetekapılmasının yolunu kapatmışlardır.

Neticede ümmetine her hâlükârda huzur, sükûn ve denge içinde kalabilmenin mânevî reçetesini vermişlerdir. Bize düşen bu hasletlerden korunmak için Allah Resulünü reçetesini uygulamaktır.

Hiç kimse yok olmadıkça Hakk’ın kapısına varamaz. Benliğini terk etmeyen Allah’ı bulamaz.


TÜM YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.