YOKSA………….
Deprem oluyor, evler yıkılıyor, bakıyoruz eski ve depreme dayanıklı olmayan evler yıkılıyor.
Görüyoruz ki öldüren deprem değil, ihmal-malzeme eksikliği-plansızlık.
Depremi engelleyemezseniz. Doğa, Allah’ın gözümüzün önüne getirdiği, yasaları-nizamı olan ve muhakkak okumamız gereken kitaptır…
Nasıl ki kutsal kitabında ayetleri varsa, o doğa kitabında da okumamız-bilmemiz gereken yasaları vardır. O yasalara uymak veya uymamak sizin elinizde. Uyarsanız olası doğasal hareketleri zayiatsız (veya az zayiatla) atlatırsınız.
Dere yatağıyla oynamayacaksın. Allahın doğa kitabında sel başlıklı bir sayfa vardır.
O kanunu, nizamı okumazsan, okuyup da o nizamın sonuçlarındaki uyarıları dikkate almazsan, oraya mesken yaparsan eninde sonunda o sel o meskeni alıp götürecek.
Allahın kutsal kitabı Kur’an’da yalan söyleme diyor, söylersen yarın mahşerde bedelini ödersin diyor… Aynen bunun gibi Allah, doğa kitabında da burası dere yatağı buraya mesken yapma yoksa i dünyada bedelin ödersin diyor…
Aynen kitabındaki gibi burası fay hattı, buraya yüksek binalar yapma yaparsan da depreme dayanıklı meskenler yap diyor. İhmal edersen malından olursun, canından olursun diyor, bedelini dünyada ödersin diyor.
Doğa kitabının ana başlıkları sel, tufan, deprem, yangın, çığ, erozyon, heyelan…. Anlayabiliyorsan bunlar doğa kitabının ana başlıklarıdır. Bu ana başlıkların yüzyıllara dayanan incelenmesi, tahlil edilmesi ve gözlem sonuçlarında yapılan bilgi/tecrübe derlemeleri de bilimsel açıklamalar ve önerileri de tedbirleridir, ara başlıklarıdır.
Kısacası doğa kitabındaki bedeli yüzyılların olayları ve neticeleri ödenmiş ve neticeler sonucunda ortaya çıkmış yasaları göz ardı etmeyeceksin.
Yoksa………………….
Beyaz ölüm… Ya da öbür adı ile çığ…
Çığ oluşma ihtimali yüksek oranlı bölgelerin insanı çığ oluşturan bölgeye has sebeplerin tamamını bilir. O insanlar doğanın yasaları ile hemhal olmuştur, ahval olmuştur. Doğa kitabının o sayfasını ona göre yaşar, o önerilere göre tedbirlerini alır.
Yolunu, evini, belini, damını, bağını bahçesini ona göre yapar.
Doğanın yasaları ile (Tabiat ananın) yasaları ile zıtlaşma yaşamamaya özen gösterir.
Çığın oluşması için bir sürü sebep var. En birincisi ses ve gürültüye dayalıdır…
Sebebi kim olursa olsun, dayatmayı yapan kim olursa olsun Van’daki çığdan sonra arama kurtarma çalışmaları doğa kitabının çığ sayfasındaki birinci cümle ile yani sessizlik içinde yapılmalı idi. Doğanın kitabının çığ sayfasındaki bir cümlede yüksel desibel çığı tetikler der. Dozerlerin kepçelerin çalışması da karınca sessizliğinde değildir.
Doğa olayları okumasını, görmesini, bakmasını biliyorsan Allahın dünyevi kanunlarıdır. Bu yüzden herhangi bir doğa olayı sonrasında insanlar “Allah beterinden korusun” derler.
Doğa kitabında bilinmeyen yoktur. Bilinenler karşısında bilmiyormuş zıtlaşmaları vardır.
Doğanın yasaları ve gözümüze soktuğu tecrübeler ile tedbirsizce zıtlaşmayacaksın. Doğaya meydan okumayacaksın. Doğayla uyumlu yaşayacaksın, ihmal etmeyeceksin. Ona göre giyinecek, ona göre davranacak, ona göre ev dam bark yapacaksın.
Yoksa…………………………..
Sabiha Gökçen havaalanında kaza… Şimdilik üç ölü. Allah’tan fazla can kaybımız yok.
Kazanın sebepleri araştırılıyor.
Kaza gününe/anına bakarsak (uzmanların/bilenlerin belirlemelerine göre) ;
---Hava aşırı yağmurlu… Pist yorgun. Uzun süre bakımı yapılmamış. Bazı yerlerde kaplama çukurları ve kabarmaları var.
---Rüzgar değişik yönlerden esiyor… Uçuş yapanların deyimiyle rüzgâr makası var…
Kazayla ilgili emekli hava trafik kontrolörü Zafer Yeşilgül’e göre ise: “Yolcu uçaklarında iniş için verilen arka rüzgâr hız limiti 10 knottur. Ancak, pist ıslaksa bu limit 5 knot düşer. Uçağın inişi sırasında arka rüzgâr hızının 22 knot olduğunu görüyoruz ve 34 knota (61 kilometre) kadar çıkıyor. Bu durumda kulenin kesinlikle iniş izni vermemesi gerekiyordu. Ayrıca pilot da kendi ekranlarından bu rüzgâr hızını görebiliyor. Pilot da iniş izni verilmiş olmasına rağmen pisti pas geçmeliydi.”(alıntı)
Özetle doğa yasaları içeriğinde “Kule izin vermeyecekti, pilot da inmeyecekti (veya inmek için zorlamayacaktı)”…
Son bir hafta içinde üç olay. Üçü de göz ardı edilen doğa yasaları ile ilgili…
Doğa olayları ne gerçekleşeceği kesin tarihli olmayan ama ipuçlarını verdiği belirtilerin sonunda kendini tekrar eder.
Doğa olaylarının kendini beklemeye alması, ara vermesi bittiği anlamına gelmez.
Bilemezsiniz, turizme açılan ve beş bin sene suskun kalan yanardağ birden patlayıverir. Guatemala’da önce bin sene sonra elli sene uyuyan yanardağ geçen sene haziran ayında patlayıverdi. Ölenler doğa kitabının yanardağ sayfasını okumayan, ya da okuduklarını önemsemeyerek yanardağın eteklerine konut yapanlardı.
İhmal, tedbirsizlik, önemsememelik, aman sendecilik doğa olaylarının tahribatını artırır.
Kaderci toplumuz. Allahın dediği olur deriz, son noktayı koyarız. Aslında doğa olayları ile Allah bize çok şey der, kulak asmayız. Maalesef o kaderci insanlar çok inandıkları halde Allah’ın doğa kitabındaki yasaları ihmal ederler.
Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi fay hattı üzerine depreme dayanıklı ev yapmaz.
Heyelan bölgesine, dere yataklarına meskenler yapar.
Allahın dinlendirmeye aldığı yasaları bir gün uygulamaya sokacağını düşünmez.
Buraya mesken yapmayın demek istediğini hiç aklımıza getirmez.
Pilotlarımız risk alarak rüzgar makasında pisti çatlak patlak alana, yakıt tasarrufu anlamına gelen pas geçme amacı ile iner. Kaza olmazsa usta pilot olurlar. Kaza olunca ihmalkâr/tedbirsiz olurlar.
Oysa doğa diyor ki, bak hava yağmurlu, rüzgâr makaslı, pistin çukur, yamalı… Buraya inme, inersen
Yoksa……………………..
Ezcümle; doğaya karşı ne ustalık ne çıraklık, ne de kalfalık işler.
Doğaya onun kanunları doğrultusunda geliştirilen şartlarda yaşanır.
Kısacası kazasız, belasız ve daha işlek bir trafik için nasıl sinyalizasyon ışıkları geliştirdiysen doğa ile yaşanabilir bir hayat için onun kanunları doğrultusunda yaşam biçimi ve ortamları geliştireceksin…
Yoksa sonuç hep birlikte yaşadığımız gibi olur.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.