YOZ LAŞ MA!!!!
Ülkemiz giderek yabancı kültürlerin etkisiyle toplumun kendi öz değerlerine yabancılaşarak kültürel erozyona uğruyor.Yetişen kuşak kendi kültürüne değil de Doğu ve Batı kültürlerine özenerek benliğinden uzaklaşıyor,ulusal ve dini bayramlar özünden sıyrılarak tatil modunaterkediliyor,sokak levhaları Yabancı Dilin etkisiyle görüntü kirliliğine sahne oluyor.Bilinmelidir ki Dili yozlaşan, yoksullaşan toplumlar düşünme yetilerini de kaybederler. Çünkü insanlar kelimelerinin zenginliğiyle düşünür.
Bilim ve teknoloji evrenseldir ama kültür ulusaldır. Kültürlerin ulusal olması, içe kapanık, farklı kültürlere kapalı olmasını gerektirmez. Dünya genelinde saf, arı bir kültüre rastlayamazsınız. Yeryüzünde hiçbir dil, sanat, müzik yoktur ki birbirinden etkilenmemiş olsun.
Günümüz dünyasının en yaygın bilim ve iletişim dili olan İngilizce asli yapısını koruyarak dünya dili haline gelmiştir. Kültürün ana karakteri olan unsurlar değişmedikçe kültürde kolay kolay yozlaşma olmaz.Oysa bugün Kültürel yozlaşma sonucu gençlerimiz maalesef renksiz, lümpen,çılgın, çıkarcı, aidiyet kavramından uzak, sanal dünyanın sanal kimliğine bürünmüş uyuşmuş zavallıları oynamaktadır.
Bundan şu anlam çıkarılmasın !!! Ülke olarak dünyayla bağların koparılması, değişen zaman ve koşullara göre kültürel olarak değişime direnmek anlamına gelmemeli..Milenyum çağında kitle iletişim araçlarının hızla geliştiği ortamda, özü korumak şartıyla, değişim, çağdaş dünyayla rekabet etmenin vazgeçilmez şartı olmuştur. “Batıdan bilim ve teknoloji alalım ama kültüründen uzak duralım” mantığı yanlış. Çünkü bu mümkün değildir. Geleneksel değerlerine bağlı Japonya’da bileBatı’nın kültürel baskısını gözlemlersiniz. Önemli olan dış etkinin yansımalarında ayıklayıcı ve seçici olmayı başarabilmektir.
Bir toplumun yozlaşmasında kitle iletişim araçları, basın yayın organları , insanımızıenforme etmeleri gerekirken, kültürel yozlaşmanın en büyük sebebi olabilmektedirler. Yayın kuruluşlarının büyük bir kısmı özenti grupları oluştururcasına ciddiyetten uzak, sıradan konularla ,sözde müzik ve eğlence programlarıyla ,kendi özümüze aykırı filmlerle, ilginç yarışmalarla amaç içermeyen yayın yapıyorlar.Şiddet, müstehcenlik, karamsarlık , özenti yaratma,evlilig programları, BBG evleri, yanıltıcı reklamlarla tüketimi arttırma anlayışı içerisinde çizgi filmlere varıncaya kadar şiddet, cinsellik, cinayet, terör , kavga gibi konuların ağırlıkta olduğu yapımlarla beyinler uyuşturuluyor.Bizim kültürümüzde saygın yeri olan kadınlarımız anne, kız, veya eş olarak değer verdiğimiz kadınlar adeta bir ticari cinsel bir obje haline dönüştürülmüştür.
Bizim toplumumuzun çok ciddisosyo ekonomik ve psikolojik sorunlarının olduğu muhakaktır. Bunu fırsat bilen siyasi ve dini otoritelerin medyanın gücünü arkasına alarak yanılgıları , yanlışlıkları, hırsızlıkları, yolsuzlukları ,ahlaksızlıkları toplumun kangrene dönüşmüş her türlü kötü örnekleri kullanarak karşımıza çıkmaları toplumsal bozulmayı da beraberinde getiriyor.Özetle bütün çirkinlikler sergilenirken iyi örnekler, güzellikler adeta görmezlikten gelinmektedir.
Televizyon dizileriyle renkli ışıltılı dekolteli sahneleri halka izletirken şatafatlı bir dünya sunulmaktadır. Bir yandan varlıklı, kolay kazanıp kolay harcayan insanların eğlence adı altında akla hayale gelmedik çılgınlıkları ve bunların magazin haberleri adı altında teşhir edilmesi; öte yandan kazma kürek toprakla uğraşan ancak alnının terinin karşılığını alamayan emekçiler arasında uçurum yaratılıyor.
Beş yıldızlı otellerde yapılan düğünlerde Eurolar, dolarlar ayaklar altında dolaşırken. Stres atmak için tabaklar kırılıyor, masa üzerinde göbek shov sergileniyor, diğer yandan varoş müziği diye yıllarca arabesk müziğe uyarak türedi müzisyenlerin dümura uğrattığı yoksul insan kitlesi arasındaki uçurum arttıkça kültürel değerlerden uzaklaşıldığı gibi birbirinden nefret ediyor, inançları azalıyor, güvenleri sarsılıyor, ekmek kaygısına düşülüyor, intiharlar artıyor, lükse kaçılıyor, özenti grupları oluşuyor, resididence kültürüyle etik değerler hiçe sayılıyor ve giderek ait olduğumuz toplumdan soyutlanıyoruz. !!!.
Mahmut AĞAR
30 Mart 2018
.