Siyaset Vitrindir: Temiz Olmayan Vitrinden Hikmet Doğmaz…
Bir ülkenin siyaset meydanı, o milletin dünyaya açılan en parlak penceresidir. Tıpkı bir dükkânın vitrini gibi… Vitrin kirli olursa, içeride ne kadar kıymetli emtia bulunursa bulunsun, dışarıdan bakıldığında her şey soluk, dağınık ve itibarsız görünür. Bu yüzden siyaset, öncelikle güven ve temizlik ister.
Hangi parti, hangi görüş, hangi makam olursa olsun; iktidarıyla muhalefetiyle her siyasetçinin halka karşı arı-duru, berrak ve şeffaf olması gereklidir. Çünkü siyasetçinin omuzlarındaki yük, bir bireyin değil; bir milletin kader yüküdür. Bu yükün altında yanlış yapmak, hatayı meşru görmek ya da sorumluluktan kaçmak gibi bir lüks yoktur.
Siyasetçi, sözünün de yürüyüşünün de sahibidir. Hal ve hareketi, söylediklerinin gölgesi değil, doğrulayan mührü olmalıdır. Kullandığı dil; ayrıştıran değil, birleştiren, yaralayan değil, onaran, kıran değil, kucaklayan bir dil olmalıdır. Çünkü milletin kalbine giden yol, ancak temiz bir dilden geçer.
İyi bir siyasetçi, dürüst ve zeki bir tüccara benzer. Pazarın bugünkü canlılığına değil, yarının bereketine bakar. Bir tüccar, sermayesini geleceğe göre korur; siyasetçi de milletin sermayesi olan güveni, adaleti ve itibarı korumakla mükelleftir.
Attığı adımda hesap günü gibi bir muhasebe taşımalıdır:
“Bu karar sadece bugün için mi, yoksa yarınlar için mi fayda doğuracak?”
İyi siyaset, günübirlik hırsların değil, asırları aşan basiretin ürünüdür. Milletini sevmek, ancak onları kandırmamakla mümkündür; milletine hizmet etmek ise ancak alın teriyle, doğrulukla ve emanete sadakatle olur.
Unutulmamalıdır ki:
Toplumu kirleten, önce vitrini kirletir. Vitrini temizleyen ise, geleceği temizler.
Siyaset, memleketin kalbidir. Kalp bozulursa bedenin tüm organları etkilenir. Ama kalp temiz kalırsa, milletin damarlarından adalet, merhamet ve huzur akar.
Bu sebeple, ülkenin yönünü tayin eden herkesin — adı, partisi, makamı ne olursa olsun — hem kendi nefsine, hem de temsil ettiği millete karşı borcu vardır:
Dürüst olmak, doğru olmak, temiz kalmak…
İşte gerçek siyaset, işte hakiki devlet adamlığı budur.