Ercan BAŞ

Tarih: 17.12.2025 09:42

Türkiye’de Seçimlere Giderken Adaletin Gölgesi

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’de Seçimlere Giderken Adaletin Gölgesi

Türkiye seçimlere yaklaşırken siyaset yalnızca sandıkla değil, adalet algısıyla da sınanıyor. Bugün sokakta konuşulanlar yalnızca ekonomik sıkıntılar ya da parti vaatleri değil; kimin yargılandığı, kimin korunup kollandığı ve kimin susturulduğu soruları etrafında şekilleniyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan taciz vakası, siyasetin en üst çatısında dahi hesap verebilirliğin ne kadar tartışmalı hâle geldiğini gösterdi. Aynı dönemde muhalif belediye başkanlarına yönelik operasyonlar, gözaltılar ve tutuklamalar hız kazanırken; iktidara yakın isimlerin ağır iddialara rağmen ya düşük cezalarla kurtulması ya da tamamen serbest bırakılması, toplumda hukuk kime göre işliyor sorusunu derinleştirdi.

Bu tablo yalnızca siyasilerle sınırlı değil. Yargı ve güvenlik bürokrasisinde görev yapan hâkim, savcı ve polislerin, ya belirli yapılara yakın olursun ya da görevden uzaklaştırılırsın şeklindeki söylemlerle baskı altına alındığına dair anlatılar artık fısıltı değil, aleni iddialar hâlinde konuşuluyor. Bir emniyet müdürünün, astına bir yapıya üye olmasını telkin ettiği, reddedilince geri hizmete gönderildiği örnekler, devletin tarafsızlığına dair kaygıları büyütüyor.

İktidara mesafeli olan kesimlerin işlerinin yavaşlatıldığı, borç batağına itildiği, ekonomik ve idari baskıyla hizaya sokulmaya çalışıldığı algısı giderek yaygınlaşıyor. Buna karşılık iktidara yakın olanların ne yaparsa yapsın korunacağı inancı, toplumsal adalet duygusunu aşındırıyor.

Bu atmosferde bir başka dikkat çekici başlık da Sedat Peker meselesi. Resmî söylemde suç örgütü lideri olarak tanımlanan Peker’in dijital mecralarda konuşmasının engellenmesi, yayınlarına erişim kısıtlamaları getirilmesi, kamuoyunda farklı bir soruyu doğuruyor. Eğer söylenenler yalan ise neden cevap verilmek yerine susturma yoluna gidiliyor.

Toplumun geniş bir kesimi, Peker’i yaptığı yardımlar, deprem dönemlerinde ve Ramazan aylarında ihtiyaç sahiplerine ulaştırdığı desteklerle hatırlıyor. Yardım kolilerinin önünün kesildiğine dair haberler ise bir unutma politikasının parçası olarak yorumlanıyor. Bu durum, Peker’in şahsından bağımsız olarak, hakikatin kontrol edilmesi meselesini gündeme getiriyor.

Ve bütün bunların üzerine bir de deprem gerçeği ekleniyor. On binlerce insanın hayatını kaybettiği depremlerde sorumluların hâlâ tam anlamıyla yargılanmaması, davaların ağır ilerlemesi ya da kamuoyunun gündeminden düşürülmeye çalışılması, seçimlere giderken en büyük vicdan yaralarından biri olarak duruyor.

Türkiye bugün bir yol ayrımında. Seçmen yalnızca kime oy vereceğini değil, nasıl bir adalet düzeninde yaşamak istediğini de tartıyor. Bastırılan sesler, ertelenen davalar, seçici adalet uygulamaları unutulmuyor. Sandık günü geldiğinde toplum sadece vaatlere değil, yaşadıklarına da bakarak karar verecek.

Çünkü adalet, unutulduğunda değil; hatırlandığında seçim kazanır.

Yazar: ercan baş

anahtar kelimeler:  Türkiye seçimleri adalet mi, seçim sürecinde yargı bağımsız mı, seçici adalet var mı, Sedat Peker neden susturuluyor, deprem davaları neden sonuçlanmıyor, Türkiye’de adalet algısı ne durumda, ercan baş köşe yazısı


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —