İşte o gül kokulu devirde Medine'de Hifa hatun adında genç, güzel, zengin ve takva ehli bir kadın yaşamaktadır. Hifa Hatun'un güzelliği serveti ve ahlakı herkesi kendisine hayran bırakır. Bu yüzden herkes onunla evlenmek ister. Öyle ki kadınlar bile onunla akraba olabilmek için onu kardeşlerine babalarına hatta kocalarına isterler. Hatta dönemin Habeş kralı Necaşi bile hediyeler ve elçiler göndererek izdivac teklif eder. Ancak Hifa hatun herkes gibi onunda teklifini nazikçe reddeder.
Hifa hatun bir gün Efendimizin huzuruna gelip ''Ya Resulullah bana öyle bir tavsiyede bulununki Cennet’e gitmeme vesile olsun.'' Bunu derken Efendimiz’in kendisine gündüzleri oruç tut, geceleri namaz kıl diyeceğini zanneder.Ancak Efendimiz onun kalbinden geçenleri söylemez ve ''Ya Hifa evlen, zira bununla dininin yarısını emniyete almış olursun'' diye buyururlar.
Bunun üzerine Hifa hatun tereddüt etmeden kabul eder ve ''kiminle ya Resulullah'' diye sorar. Efendimiz bu soruya ''yarın sabah namazına mescide ilk önce kim gelirse onunla evlen ya Hifa'' diye buyururlar. Teslimiyette meleki bir tavır sergileyen Hifa hatun, bu öneriyi de düşünmeden kabul eder ve ''siz nasıl buyurursanız ya Resulullah''dedikten sonra evinin yolunu tutar.
Bu haberi duyan Medineliler çok heyecanlanır ve bir çoğu yarın sabah namazına mescide ilk önce girmek isterler. Ancak mescide bu olaydan haberdar olanların hiç birisi erkenden gelemez. Mescide o sabah ilk önce Medine sokaklarında yaşayan evi ve hiç bir dünyalık malı bulunmayan Süheyb adında zayıf ve fakir bir sahabenin gölgesi düşer. Sabah namazı eda edilip cemaat dağılmaya başlarken Efendimiz Süheyb'i yanına çağırır ve bir gün önce olanları anlatır. Olayları büyük bir şaşkınlıkla dinleyen Süheyb cevaben ''sen daha iyisini bilirsin ya Resullullah'' der. Bunun üzerine Efendimiz Hifa hatuna haberci gönderip onu mescide çağırtır ve mescide ilk Suheyb 'in geldiğini bildirir.
Hifa hatun Suheyb'le evlenmeyi kabul edince Efendimiz nikahlarını kıyar ve Suheyb'e dönerek 'Ya Suheyb eşinin mehrini ver ve elinden tutarak onu evine götür''diye buyurur. Bunun üzerine mahcubiyetten iki büklüm olan Suheyb '' Anam babam sana feda olsun ya Resulullah, benim ne verecek bir mehrim, ne de götürecek bir evim var.'' der ve boynunu büker. Bunun üzerine Hifa hatun yeni evlendiği eşinin mahcub olmasını istemez ve ona mehir olarak verilmesi için bir heybe dolusu hediye verir ve akşam evinde Suheyb'i beklediğini söyler. Bu manzara karşısında çok hislenen Allah'ın Resulu ikisine de hayır dua ederek onları uğurlar.
Hifa hatun evine gider ve akşam evine gelecek eşi için yemek hazırlamaya başlar. Suheyb ise müdavimi Medine sokaklarında yokluğun verdiği mahcubiyet ile akşama kadar mahzun mahzun dolaşır ve akşam olunca Hifa hatunun tarif ettiği eve gider. Hifa hatun kocasını güler yüzle karşılar ve hazırladığı sofraya oturtturur. Ancak lokmalar Suheyb’in boğazına düğümlenir. Çünkü bir gün önceki hali ve şimdiki hali bambaşkadır. Herkesin gıbta ile baktığı Hifa hatun onun eşidir. Bu yüzden Hifa hatun’a dönerek şöyle seslenir; “Ya Hifa biliyorum ben senin için zahmet ve mihnetten başka bir şey değilim. Bu yüzden senin bana sabretmen gerekir. Ama sen benim için büyük bir lütufsun. Bu yüzden benimde senin için şükretmem gerekir. O halde gel, bu gece zifaf’a girmek yerine sen sabır için, bende şükür için Allah‘a dua edelim.’’ Ve geceyi Rablerine dua ve niyaz ile geçirirler.
Peygamber mescidinde sabah namazı eda edildikten sonra Efendimiz Suheyb’i yanına çağırır ve “Ey Suheyb dün gece olanları sen mi anlatırsın yoksa ben mi söyleyeyim” diye buyururlar.’’” Sen daha iyi bilirsin ya Resulullah” ’diyen Suheyb’e Efendimiz ‘’Dün gece olanları Cebrail bana haber verdi ve Allah’ın sizi Cennetle müjdelediğini bildirdi.’’ Bunu duyan Suheyb oracıkta hemen secdeye kapanır ve gözyaşları ile şu niyazda bulunur; ’’Yarabbi, madem benim günahlarımı affettin ve beni cennetine nail kıldın şu ruhumu kabzet ve beni günah işlemekten mahrum eyle.’ ’Suheyb’in duası hemen kabul olmuş ve ruhunu emanet sahibine teslim etmiştir. Bu manzara karşısında çağlayan sahabe yürekleri büyük bir şaşkınlıkla gözyaşlarına boğulurlar. Bunun üzerine Efendimiz sahabelerine dönerek; ’’Size daha çok şaşıracağınız bir şey söyleyeyim mi? Şu anda Hifa hatun’da evinde can verdi.’’diye buyururlar.
Suat ARSLAN / Haber7 / Sudansuat2981@hotmail.com
Kaynak : haber7.com