GÜNAHLARIYLA SEVAPLARIYLA
Tarih; öyle sedire uzanıp, yahut koltuğuna gömülülerek keyifle kahvesini içenlerin değil, Orhan Şaik Gökyay'ın " Bu vatan kimin " şiirinde ;
"Gökyayım ne desen ziyade değil
Bu sevgi bir kuru ifade değil
Sencileyin hasmı rüyada değil
Topun namlusundan görenlerindir" dediği gibi, o savaş günlerinde zor şartlar altında mücadele verip; ülkesini kurtardıktan sonra şehit düşmeyip ; sağ kalanların yazılımlarıyla veya anlatımlarıya ifade edilebilir ancak... Bu yüzden ; o anları yaşamış , her türlü çileyi çekmiş şahsiyetlere , kim olursa olsun eleştirel manada söz söylemeye Hakk'ı yoktur..!
Tarih ; ideolojik sapkınlara, yobazlara, cahillere yorumlatılmayacak kadar çok önemlidir ! Tarihe dair ehil olmayan birilerin anlattıklarından kaynaklanacak olan en küçük yanlış bir veri dahi , bu millete yapılacak en büyük kötülüktür.
Bir millet; geleceğine münhasıran takip edecekleri paradigmaları, tarihine bakarak belirleyebilir ancak.!
Taraflı tarafsız anlatımlar veya hiçbir ilmi dayanağı olmayan veriler, bir millette tarihi gerçekleri konusunda ikilem yaratmaktan, toplumda tefriklar icad etmekten,sosyal çözülmelerden başka bir şey getiremez. O zamandaki konjonktüre dair en ufak bilgisi olmayanların bu konuda konuşuyor veya yazıyor olmaları cidden engellenmesi gereken bir durumdur...
Bakıyorum, hiç bir tarihi birikimi olmayanların ; o eski dönemlerde yer almış şahsiyetlere karşı bir antipatisidir, bir nefretidir sürüp gidiyor... Her iki kesime, o insanları niçin sevdiklerini ; veyahut niçin sevmediklerini sorsanız, eminim bu sorularınıza verecekleri bir cevabı olamayacaktır...
Bu kesim , Atatürk'e; ismet Paşa üzerinden saldırılarını yürütüyorlar...
Peki bu kesim İsmet paşa'yı neden sevmez..!
Savaşın tahribatlarını en iyi bilen, her türlü zor koşulları göğüslemiş, zaferler kazanmış deneyimli bir lidere bu haksız saldırılar neyin nesi!..
İngiliz ve Almanya kendi saflarına çekmek için ödül olarak vermek istedikleri 12 adayı elinin tersiyle ittiği için mi; yoksa Almanların, daha sonra aleyhine döndüğünü hisettikleri savaşı lehine çevirmek için "Türk tarafı isterse 12 adaları kendilerine" veririz " teklifine ; İsmet İnönü'nün usta manevralarla bunu ret ettiği için mi onca sebeb-i nefretleri ?..
Şimdi objektif olalım..!
Eğer İnönü bu teklifi kabul etseydi; İngilizler bunu yanımıza bırakırlar mıydı, hayır! Tarafgir davranıp, otomatikman İngilizlerin karşısında ; düşmanı olan Almanya'nında yanında yer almış olacaktık. Buda , o zamanın konjonktürüne göre,Türkiye'nin aleyhinde bir durumu tezahür ettirecekti...
İkinci Dünya Savaşında ülkesini savaşın uzağında tutmakla ilgili izleyip, derlediği politikalar; onun nasıl bir zekaya sahip olduğuna dair en belirgin argüman değil midir?
Savaştan yeni çıkmış; daha üstümüzden sendromunu atamamışken tekrar bir savaşın içinde olmak sizce iyi mi olurdu, sormak isterim..! Hele bu; bizimle en ufak ilgisi olmayan bir savaş ise...
Hayatında savaş görmemiş, sıkıntısını yaşamamış, o zamanların şartlarına dair en ufak bir bilgi birikimi olmamış birilerin ; evlerinde, ofislerinde, eş dost muhabettlerinde"sırf laf olsun, torba dolsun " misali, o günlere ithaf babında ahkam kesip fikir yürütmeleri, deyim yerindeyse trajikomik bir durumu yansıtmış olmuyor mu?..
Birde aydın geçinen bir kesim var ki; onlarda sürekli Osmanlı sultanlarına eleştirel manada yüklenip, hain diyebilecek kadar ileri gidebiliyorlar...Oysa hiç bir padişah hain değildi,olamazda! Hain olmalarını gerektirecek bir durum yoktu çünkü...Belki mucbir şartlardan, yahut elde olmayan hatalarından dolayı istenmeyen bazı durumlar tecelli etmiş olabilir. Bu nedenlerle onlara kötü söz söyleyip, hain demeye kimsenin hakkı yoktur!
Aslına bakılacak olursa, günümüz insanından ; o zamanın insanlarına eleştirel yüklemeler, manevi şahsiyetlerine kötü söylemler tevcih etmek kabule şayan bir durum değildir. Bu ister İsmet İnönü, ister Sultan Vahteddin olsun. Bize düşen vefat etmiş olanlara Rahmet okumaktır, müslümanada bu yakışır...
Osmanlı sultanlarına, özellikle Sultan Vahdetine o kesimden; gerek sözel, gerek yazınsal bir çok hakaretler yapılmaktadır...Toplumumuzun amentüsü haline gelmiş olan saygı, sevgi,hürmet gibi konseptlerin nasıl izale edilmeye çalışıldığı az çok şahit olmuşuzdur.
Ta İlköğretim , Orta ve Lise yıllarında , mesela Milli bayramlarda bize ezberletilen, içerikleri envai çeşit hakaretlerin terenüm edildiği şiirleri, az mı okuduk...Kafiyelerin arasına ustaca yerleştirilmiş küfür ve hakaret sözcüklerini,şiirlerin ahengine kapılp coşku içinde icra ederek ; büyüklerimiz tarafından az mı alkışlandık?
Ebeveynlerimiz tarafından her daim bize öğretilen büyüklere saygı ; küçüklere sevgi kavramları o an şiirlerin coşkulu akıcılğına kapılır, giderdi... Bu şiirlerden hafızamda kalan birkaç mısra:
"Güzel yurdum ellere bir mal gibi satıldı,
Atamın gür kaşları birden bire çatıldı…
Binerek bir hamlede şahlanan kır atına,
Haykırdı ‘alçak’ diye sultanın suratına.
Çarpsaydı damarında eğer halis Türk kanı,
Satar mıydı Vahdettin keyfi için vatanı."
Bu ve buna benzer daha niceleri.
Şu kesim, bu kesim diye bir şey yok! Tek bildiğim ,toplumumuzda atalık statüsüne sahip her büyüğümüzün saygı, sevgi, hürmet gibi konseptlerden gereken payı almasıdır...
Bir milleti var eden kendine özgü değerlerdir. O değerler bitti mi, toplum diye bir şey kalmaz..!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.