İnsanın ne büyük değerken, nasılda değersizleşebileceğini, Bu her şeyin var ve mükemmel olduğu dünyada, ne kadar mutlu olabilecekken, nasıl ve neden mutsuz olduğunu. İhtişam yüklü bir mühendislik harikası olan insanın nasılda kendini mahvettiğini anlatmak isterdim. Acının ve zevkin nasıl olupda insanı böylesine güdüleyerek yönettiğini anlatmak isterdim.
Anlatmak isterdim insana, sevginin ne büyük, ne muhteşem bir güç ve kendi mutluluğunun hayat kaynağı olduğunu. Anlatmak isterdim insana çocuklarımızı bizim yontup şekillendirdiğimizi ve sonrada ortaya çıkan eserden hoşnutsuzluğumuzun ne garip olduğunu.
Hiç durmadan, hiç bıkmadan anlatmak isterdim insana, hayatın ne kadar kısa ve güzel olduğunu, üzüntülerimizin ne kadar anlamsız ve geçici olduğunu. Mümkün olsa bağırarak anlatmak isterdim insana, en değerli kendimizin olduğunu, sevgiyi ve güveni öğrenmemizin, önce kendimizi sevip, kendimize güvenmekten geçtiğini.
İnsana anlatmak isterdim her şekilde, insanın içinde ki deryalardan daha güçlü derinlikleri ve insanın ışığını ve enerjisini. O ışığı ve enerjiyi nasıl söndürdüğümüzüde anlatmak isterdim.
Ve anlatmak isterdim sorun sandığımızı şeylerin, üzerine sevgi sıcaklığını vurduğumuzda, kardan dağlar gibi eriyeceğini. Bilmelerini isterdim insanların karanlıklarında ,şafağın da, gecenin de, akşamında, yaşama ait olduğunu ve hiç birinin süreklilik arzetmediğini.
Sonra da insanın anlamasını isterdim ‘’ Bu da geçer’’ cümlesinin gerçek anlamını. Ziraa zenginlik de, fakirlikte, acı da, mutluluk da, güzellik de, çirkinlik de, mutsuzluk da geçer, hatta hayat da geçer.
Siler sonsuz zaman insanı da ,yaşamı da, varlığı da, değmez karanlıklarda yaşamın altında ezilmeye. Bilmeli ki insan, karanlıklarda boynunu büken, dik duramayan, aydınlıkta da dik duramaz.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.