Ülkemiz son on sekiz ayda dört seçim atlatmıştır. ve dördüncüsü olan 1 Kasım seçimi ile içinde bulunmuş olduğu siyasi gerilimlerden büyük oranda kurtulmuş bir durumda. Özellikle 7 Haziran seçimlerinin akabinde gerilen toplum 2 Kasım sabahına müthiş bir rahatlama ile uyandı.
Türkiye’nin bu rahatlamaya ihtiyacı vardı. 2 Kasım sabahına yine koalisyon ile uyanan bir Türkiye hem Anadolu’nun hem de yakın doğunun ciddi manada siyasal kaosa sürükleneceği bir döneme girecekti. Her şeye rağmen 2 Kasım sabahı Türkiye halkları birçok endişeyi geride bırakarak uyandı.
Ancak şu an gelinen durum kimseyi rehavete sürüklemesin. Türkiye’nin mevcut siyasal yapısında ki kör nokta hala varlığı korumaktadır. Türkiye’nin acil bir şekilde yeni anayasa ile beraber siyasal sisteminin değişimine ihtiyacı vardır. Bu ister parlamenter sistem olsun, ister başkanlık sistemi olsun hiç fark etmez; ama mevcut hali ile manipüslasyonlara açık bir kör nokta hala olduğu yerde durmaktadır.
Hiç umulmayan bir yerden gelen politik bir kriz veya ekonomik bir süreç Türkiye’nin bu açığına nişan alabilir. Ve bunun akabinde 7 Haziran sendromu Türkiye’de yeniden baş gösterebilir.
Türkiye halkları 1 Kasım seçimlerinde göstermiş oldukları irade ile Anadolu halkının deruni bir duruş sergilediği ve partizanca bir tavır yerine; Devlet Ebed-i Müddet anlayışı ile hareket ettiği ve devlet mekanizmasını Ak parti mekanizmasından üstün tuttuğunu göstermiştir.
Oysa bu süreçte, gösterilen tavrı partizanca bir duruş olarak yorumlayan ve bu yönde tahliller yapmaya çalışan bazı siyaset bilimciler, değişen oy dağılımlarının hiçbir sosyolojik ve siyasal açıklamasının olmadığını televizyon ekranlarında haykırarak belirttiler. Ancak bütün bu tahlilleri yaparken Anadolu insanının deruniliğinin altında yatan toprak sevgisini göz ardı ettiler. Bu ak parti iktidarının bir başarısı değildir. Bu tohumun toprakta çatlayarak gökyüzüne kavuşması gibi halkımızın ahlak, erdem ve iman buluşmasının bir tezahürüdür. Yani su aktı yatağını buldu…
Yeni bir anayasa ve yeni bir siyasal sistemin bu topraklar için zaruri göründüğü bu konjonktürde, bu süreçlerin geçmişe nazaran çok daha sancılı olacağı ve bu süreç içerisinde oluşabilecek en ufak bir zafiyette bazı odakların bu kör nokta ya nişan alarak Türkiye de kaos ve siyasal gerilimlerin oluşturulması noktasında pusuda beklemekte olduklarını unutmamamız gerekmektedir.